Gün ağarıyor, hiçbir kelimeyi anımsamaya takatim yok.

Aradığımla bulduğum arasında insanlarla uçurumlar,

Gülün rengini kaybederkenki imdadı kursağımı parçalamış.

Beyhude yakarışlar esaretime çare olacak değil,

Anlamın hüznünde boğulmuş kalmışım.

Zamanını arayan, emsâlsiz bir zamanda.


Bir güz gelmiş, bir güz geçiyor, bir güz geçecek.

Gürültünün had safhasından kopacak yaşam.

İmgeden yoksun fısıltılar boyun eğecek dizelere.

Duymayı arzuladığımız sesler yok olacak,

Kelimeler sığmayacak sessizliğimize.


Zaman, kulaklarımızda hiç duymadığımız ses,

Yüreğimizde boşluğu tutan ağırlık.

Hudutsuz bir gece yarısı, gözüm düşmüş yansımalara

Uykudan uzak düşmüş saat.

Kendimden uzak düşmüşüm.

Sonu başa bağlanan amansız bir çıkmaz içinde,

Yitirmekten bıkmışım bana ait olanı.

Çaresizce bir arzu, kalbimden kopup uçmuş.


Kim olduğumu ne hissettiğimi fısıldıyorum kendime,

Boşluklara bakıyorum uzun uzun,

Mümkünden çok uzaklara düştüğümü hissediyorum.

Kalansa mahşeri bir yankı içimdeki.

Yaşamak değil bu,

Sonunda anlıyorum.

Dünya göründüğü kadar,

İnsandan uzak, hüzne yakın.

Her ben-i âdem kendi cehenneminde diri.


Sevinçsizliğin sonsuz ritmi doğmayı bekliyor.

Yaşamak için.

İsyanın başka yolu yok.

Sonsuzluğun her anında bu muzdarip çatlağı görsün yaratıcı.

Bana başka aynalardan bakmayışının cezasıdır bu.