Kazandığımız yoklar, burada, yanı başımızda,
yani bir zamanların varları onlar,
yitirilmiş varlar onlar!
yitirdiğimiz varlıklarımız.
kaybedişlerimiz,
bir miktar pişmanlıklar...
Günler vardı yaşanılacak,
Bir sabah vakti,
ölüm ciddiyetleriyle yüzlerimizde,
yaşanacak,
sömürülecek,
sayısız gün vardı.
Paralar vardı kazanılacak,
girilecek denizler
gözler vardı bakılacak,
sevilecek insanlar,
ağlanacak aşklar.
Gözyaşları vardı dökülecek,
hala bazen bazen, var,
elimizde başka ne kaldı sanki?
Sevgiler tüketilecek,
nefretler vazgeçilecek,
ve tekrar tekrar yenileceğimiz,
ve umutlar kaybedilecek,
hemde o en umutlu akşamın sabahında.
Vardı bunlar, hepsi bizimleydi.
Bugünün yokları, yitirilmiş varlarımız!
Gidilecek yerler vardı,
üstelik dönülmeden,
arkaya bakmadan,
şimdi, bugün gidilecek.
Hemen!
Oysa şimdi gidecek hiçbir yer kalmamış gibi yalnızız,
sen yoksun bir kere,
şimdi bugün,
hiçbiri kalmamış,
sen, ve o gidilecek yerler
terkedilmiş,
hiçbiri kalmamış gibi.
Yalnızlıklarımız vardı,
uğruna vazgeçilecek onlarcası
bu yalnızlık uğruna...
Şimdiler de o küfrettiğimiz,
lanet okuduğumuz ince yalnızlıklarımız,
karanlıklar mı bu hale getirdi,
o yaşamaktan vazgeçilen geceler yani,
yoksa bu muydu yalnızlık hep,
yavaş yavaş bir ölüm değil miydi sanki,
yoksa sensizlik miydi o?
Bilmem, hatırlamıyorum.
Çok da umurumda değil artık!
Şimdi saatlerimiz var,
dakikalarımızla birleşmiş,
bazen bazen saniyeler de, ihmal ettiğimiz,
bekliyoruz ölmeyi,
yaşamadan.
Vazgeçişlerimiz var,
ölümleri beklediğimiz.
Şimdi,
elimizde başka ne kaldı sanki?
Şimdi tam da bugün,
şu an,
hangi yalnızlığı öldürdük yine,
kazandık zannederken?
Öldürdük zannederken,
kendimizi kaçıncı kez öldürdük?
Ben saymadım,
gücüm de yok zaten.
Hoşça kal!