Kimilerinin kaçmak için tek çıkış yolu olarak gördüğü gökyüzünün altında, herkesin evi olan toprağın üzerinde bir başına yine. Bu sefer ne kitabı var ne de şarkısı. Dünyayı unutmak için değil de, yarın intihar etme planı varmış gibi son kez teslim olmak ister gibi burada. Ne kadar eşlik etmelerini istemese de bazen bir şarkı mırıldanıyor, bazen bir şiir zihninde dolaşıyor. Acılarının ve öfkesinin dönüştürdüğü kişi olmaktan memnun, hatta kendisiyle övünecek kadar da deli. Bir tek dış görünüşünden memnun değil henüz; "Neden görünürüm hala?" Sıcak bir kahvesi vardı soğuttu, güzel bir çiçeği vardı kuruttu, masum biri olduğuna inanmasına neden olan içtenliğiyle bir sevgi bağışladı bir adama; evrenin ve tanrının kendini büyük sanıyor olmalarına maruz kaldı, unuttu: "Güzellik nedir?" Kapısı çalmıyor artık. Dünyadaki tüm her şeyi gerçekliğiyle kabul etmesi yüzünden dönüştüğü duygusal ve bir o kadar da umursamaz kişiliğin anlamını kavrayamayan tüm dostları birer birer düşman oldu kendisine, defolup gittiler. İnsanların benlikleriyle tanıştığı her an hayatından eksilmeleriyle fark etti; "Güzellik budur!" Bir anlığına yenildiği hal ile çok fazla hayvana annelik etti, çok fazla çiçeğin yaratıcı oldu; Bir şarkıyla defalarca kez toprağa ağladığı, bir tek hayvanların şefkatine maruz kaldığı yer burası... O hayvanlar öldürüldü, o toprağın üzerine beton örttüler. Yani ne şarkılar bir şeyler başarabilmiş oldular ne de onca kitap. Artık umudun kendisine bir daha uğramayacağı bir zaman bu zaman, umut gibi yok olmak gerekir.