Arabaya çoktan binmiştim. Gideceğim yerin neresi olduğunu biliyordum. Dışarıdaki kaosu güvenlik- korku denklemiyle çözebilirim. İçimde yıkılan binalar ne olacak? İçimdeki kaos ne olacak? Kendimi nasıl toparlayacağım? Bara geldim. Telefonum çaldı.


- Efendim Carroll.


- Max seni bu aralar rahatsız edeceğim. Nasılsın?


- Bilmiyorum, daha düşünmedim. Bara geldim. Bir cinayet var. Araştırma yapmam gerekiyor.


- Ben seni cinayet araştır diye oraya koymadım. Koltuğuna otur. Emrinde sana hizmet eden insanları izle.


- Oradan bakınca sanat müzesindeki herhangi bir heykele benzemiyorum değil mi? İnsanlar heykelleri seyreder. Çok saçma bence. Neyse, ben işimi elimden geldiğince yapmak istiyorum. Bu arada ben sana niye hesap veriyorum? Hafif bir unutkanlık başlangıcı olabilir. Doktora gitmem gerekiyor.


- Dostum biraz bana söz hakkı tanı. Bende bir iki kelam edeyim. Anlaşmamız var.


- Carroll sürekli bana bu durumu hatırlatmak zorunda değilsin. Bir süre sonra bu durum ters tepki yapabilir. Şimdiden sana benimle fazla temas halinde olmanı istemediğimi söyleyeyim. Sen işini yap, ben işimi yapayım.


- Bende aynı fikirdeyim.


- O zaman telefonda hala niye konuşuyorsun? Hadi kapat moruk. Bende lanet olası işime bakayım. Ne dersin? Yeni anlaşmamız bu olsun mu? Sen beni fazla rahatsız etmemeye çalış. Ben seni rahatsız edene kadar beni rahatsız etmeni istemiyorum. Şimdi kapatıyorum.


- Bir daki..


Daha fazla konuşmak istemiyorum. İletişim her zaman fazla konuşmak olarak algılanabilir. Her zaman fazla konuşulan bir sohbetin sürekli kendini tekrar eden bir yazara benzememesi için elinden geleni yapmalı insan. Bir süre sonra kısmi bir ayrılık yaşamalı ki iletişim tekrardan var olabilecek bir alan yaratabilmeli kendine. Bara girdim. İçerideki insanlar akşamdan kalan pisliği temizlemekle uğraşıyordu. Herkesin elinde bir işi vardı. Bir amaç için didinip duruyordu insanlar. Hep bir amaç vardır değil mi? Hep bir amaç. Hep berbat bir amaç vardır. Sadece bizler amaçların iyi olmasını isteriz. Amaçlar her zaman hizmet ettiği insanlara çalışmaz. Bir tabure buldum kendime. Barmenin önündeydi. Birisi hızlı adımlarla yanıma yaklaşıyordu. Bir şeyler söylemeye çakışıyor. Bir hamle bu insanın iletişim frekansını muhtemelen değiştirir diye düşündüm.


- Efendim, daha çalışmaya başlamadık. Şimdi lütfen dışarı çıkar mısınız?


Kimliği çıkarıp masaya koydum. Ben otoritenin insan üzerindeki etkisine hastayım. Hasta değilim, aşığım.


- Pardon. Size içki olarak ne vermemi istersiniz?


Uzun bakışlarla çocuğu süzdüm. Bir şeyler söylemem gerekiyordu.


- İçki istemiyorum dostum. Burada bir cinayet vakasını soruşturmak için bulunuyorum. Sen bana bir isim vereceksin. İsimden sonra bir adres vereceksin. Ben verdiğin ismi işim haline getireceğim. Sadece bir isim istiyorum. Daha fazla konuşmanın ikimiz içinde anlamsız olduğunu düşünüyorum.


İçeriden takım elbiseyle biri geldi. İnsanların sohbet eden insanların arasına iskelet arayan akbabalar gibi üşüşmesini karşıyım.


- Oğlum, bu dangalakta kim? Sabahın köründe ne işi var burada? Hadi dostum. O lanet kıçını kaldırıp buradan gitmeni istiyorum.


Barın önünde az önce konuştuğum arkadaşa baktım.


- Dostum, sen lavaboya bir bak. Orasını hiç temiz görmedim. Ben bu yakışıklı arkadaşa gerekli açıklamayı yapacağım. Biraz aceleci davranman senin için iyi olacak.


Çocuk hızlı adımlarla lavaboya doğru gitti. Barın içindeki insanlar bize bakıyordu. Kısa bir ihtarı bardaki çalışanlarında hak ettiğini düşündüm.



- Saygı değer bar çalışanları. Biraz bu yakışıklı arkadaşınızla bana müsaade etmenizi istiyorum. Benim kim olduğumu merak ediyorsunuz. Asayişten sorumlu bir memurum. Şimdi hepinizden bize biraz zaman tanımanızı istiyorum.


Diğer arkadaşlar ortalıktan kaybolmaya başladı. Barda sadece bu lumpen kafayla bir kaldık.


- Tek bir soru soracağım. Seni nasıl gözaltına almamı istersin? Ters kelepçe mi yoksa diğeri neydi? Dur, birazdan hatırlayacağım. Ellerin önünde kelepçeli şekilde mi buradan çıkmak istersin?


- Birini almak için yasal bir belgenin olması gerekmiyor mu?


- Dostum, biz genel olarak yasalara inanmıyoruz. Biz genel olarak nezaketten yanayız. Ve soruya verdiğin cevabın yanlış olmasından dolayı ters kelepçeli bir şekilde bardan çıkacağız.


- Canın cehenneme


- Sensiz bir cehennem düşünemiyorum sevgilim. Tanrı beni affetsin. Sen olmadan var olacağım cehennemi neyleyim?


Adam bir anda kaçmaya çalıştı.


- Şimdi kendini bir şüpheli sınıfına soktun. Seni ben almazsam başka biri alacak. Beni duyuyorsun değil mi? Kulaklarını iyi aç. Barında cinayet oldu. Şimdi benden kaçarsan seni bulmaya başka biri gelecek. Başka birinden kaçarsan başka biri gelecek. Sen kaçtıkça biz kovalayacağız. Barın çıkışındaki arabaya beş dakika içinde gelmezsen hakkında arama kararı çıkaracağım. Duydun değil mi beni? Kulaklarını iyi aç. Beni duy.


Konuştuğum çocuğun beni izlediğini gördüm.


- Orada aptal aptal bakmaya devam mı edeceksin? Bir an önce buraya gel. Bana sabahın seyrini değiştirecek bir içecek ver.


Bir yandan sigaramı yaktım. Bir yandan çocuğu izliyorum.


- Çocuk senin adın ne ?


- Alex.


- Kimliğe iyi baktın değil mi? Adımı söylememe gerek var mı?


Çocuk "Hayır." şeklinde başını salladı. Bende sigaramı yavaşça yaktım. Çakmağım bir anlığına tutukluluk yaptı. Çocuğun verdiği bardağı alıp dışarıya doğru hareket ettim. Beş dakikanın ne kadar kısa olduğunu fark ettim. Adama galiba haksızlık yaptım. Biraz daha süresini aklımdan uzattım. Bardağı içeriye bırakmaya gittim. Benden kaçan adamın geleceği yoktu. Bende geleceğine inanmadım zaten. Bir tövbeyle günahlardan kurtulmanın kolay olacağına inanmadığım gibi adama da inanmadım. Çocuğa bardağı verdim.


- İlk soruyu hatırlıyor musun Alex?


- Hatırlıyorum.


- Cevabını bekliyorum.


- Jenny, hemen iki sokak aşağıda oturuyor. Okulun hemen solundaki apartman diye hatırlıyorum.


- Teşekkürler Alex. Devlet verdiğin hizmetten dolayı sana minnettar. Bende devlet kadar minnettarım.


- Rica ederim.


- Bir de benden kaçan dangalağın ismini alabilir miyim?


- Paul Xanax.


- Biraz önce söylediğim cümleyi tekrar ettiğimi düşünmeni istiyorum. Şimdilik kendine iyi bak Alex.


- Sizde


Bardan çıktım. Arabanın yanında hala kimsecikler yoktu. Departmandan herhangi birini aradım.


- Sana verdiğim ismi bulup departmana gün içinde getirmeni istiyorum. Paul Xanax.


- Emredersiniz efendim.


- Emretmiyorum, ricada bulunuyorum.


Diyaloğun uzamasını istemedim. İki sokak aşağıya gitmem gerekiyor. Umarım barda çalışan çocuğun hatırı sayılır bir hafızası vardır. Boşuna kürek çekmeyi sevmiyorum. Saatlerce ders çalışıp sınav günü çalıştığı dersten düşük not alan çocuğun yaşadığı burukluğu yaşamak istemiyorum. Beş dakika içerisinde apartman dairesini bulmuştum. Katları yavaş yavaş çıktım. Sokaktaki insanlardan hangi katta yaşadığını öğrendim. Apartmanlarda asansör olmaması can sıkıcı. Her katı yürüyerek çıkmak benim gibi zihni karışık bir adam için zor olsa gerek. Her katta biraz dinlendim. Sonunda kapıya ulaştım. Kapıyı çaldım. Evden gelen ayak seslerini duyar gibi oldum. Kapı açıldı.


- Jenny değil mi? Buraya biraz sigara istemek ve size birkaç soru yöneltmek için geldim.


- Siz kim oluyorsunuz?


- Bir dakika kimliğimi göstereyim.


Kimliği yavaşça süzdü. Ardından beni itekledi. Bir kadına göre bayağı güçlüydü. Aşağıya koşar adımlarla iniyordu. Arkasından seslendim.


- Jenny benden kaçabilirsin. Birkaç soru sormama izin vermemen ne kadar tuhaf. En çok gücüme gidense niye benimle birkaç tane sigara paylaşmıyorsun? Ben sadece birkaç tane sigara istemiştim. Neyse, kaçabildiğin kadar kaç. Yine karşılaşacağız Jenny. Yine karşılaşacağız. Ben sana bu kadar kaba davranmayacağım. Birkaç tane sigara vermek bu kadar mı zor? Ne bu be? Dünya bu kadar mı cimri oldu? Seni bulmaları çok sürmez Jenny. Koş kızım. Yorulmak nedir bilmeden koş.


Kız çoktan apartmandan çıkmıştı. Bende departmanı arayıp bildirdim. Garibime giden bir kadına göre bu kadar güçlü olmasıydı. Yaşlandım galiba. O sırada yan komşu kapıyı açtı.


- Merhaba, insanlar ne kadar kaba değil mi? Evine gelen insanı yitip kaçıyor. Oysa ben sadece birkaç tane sigara istemiştim. Birkaç tane sigara vermemek için bir insandan kaçılır mı? Acaba siz sigara kullanıyor musunuz?


Birden kapı yüzüme kapandı. Kaçan kadının kapısını da kapatmadım. Departmana dönmem gerekiyor. Belki evime giderim. Karar vermek zor. Aşağıya inip bu konu hakkında biraz düşünmem gerekiyor.