Benimde bulunduğum yerden çıkmam gerekiyordu. Denedim ama başarılı olamadım. Etrafta bir masa bir de karışık bir zihin kalmıştı. İnsanlardan kurtulsam hiçbir zaman varoluşumdan kurtulamayacaktım. Masadan bir şekilde kalkmayı başardım. Birkaç gün önce burada olan kadını gözlerim arıyordu. Gözlerimle onu bulamadı. Hesabı kapatıp sabahki adamlarla görüşmek için yola çıktım. Tamirciye geldim. James şüpheci gözlerle beni süzdü.
- James adamlar hala burada mı?
- Buradan Max. Aşağıda seni bekliyorlar. Ben izninle gitmek zorundayım. Evdekiler meraklanmaya başlamıştır.
- James gidebilirsin dostum. Ben buraları toparlarım. Bu adamlarla neyi paylaşamadın?
- Vakit artık çok geç. İçerisinde bulunduğumuz durumu adamlardan öğrenmeye çalışmalısın. Ben gidiyorum .
James dükkânı kapatıp gitmişti. Bense aşağıdaki adamların yanına doğru gidiyorum. Bir bardak bir şişe viskiyle sabaha kadar muhabbet edecektik. Belki düşündüğüm gibi olmayabilir. Belki adamların aklı yerine gelmiştir. Carroll aramadı. Aramasını bekliyorum.
- Merhaba dostlar. Şimdi teker teker ağızlarınızdakileri çıkaracağım. Ben bu işi yapana kadar sessizce beklemeniz gerekiyor.
- Sen ne lanet olası bir adamsın. Bizi burada tutmanın bedelini ödeyeceksin.
- Arkadaşınızın algılarında galiba bir sorun var. Bu arkadaşınıza yardımcı olmanızı istiyorum. Buraya gelip tehditler savuran sizler değil miydiniz?
- Dostum sen bu salağa bakma. Bu salak adamın her zaman böyle salaklıkları var. Bu arada benim adım Karl. Ne istiyorsun bizden?
- Sonunda söylediklerimi anlayan birisi çıktı. Memnun oldum Karl. Sizleri burada keyfimden tutmuyorum. Sizlerle uğraşmak bile istemem. Şimdi bu adamı niye tehdit ediyorsunuz? Konuşmak ve anlaşmak dururken niye hastalıklı insanların sahip olduğu katillik durumunu benimsiyorsunuz? Ben biraz kendimden bahsedeyim. Ben insanlara insanların istediği şekilde davranan bir insanım. Sizin içinde bulunduğunuz durumda size insanca yaklaşmamı beklemeyin. Şimdi sorularıma aptal olmayan biri cevap versin.
- Sen bizi burada ne hakla tutuyorsun?
- Bu salağın ismini merak etmiyorum. Sana Bay salak diye hitap edeceğim. Şimdi sana şu gerçekliği söylemek isterim. Dört kurşun kafanıza girse akabinde sizleri götürüp bir dağın başında gömsem kim sizi umursayacak. Birkaç gün varsa eşiniz düşünür. Birkaç gün polisler sizi araştırır. Bir polis olarak polisin nerelere bakmayacağını biliyorum. Birkaç gün daha önemserler. Akabinde hiç var olmamış gibi bedeniniz yok olur. Birkaç yıl sonra sizi bulurlar. Gömüldüğünüz yerin üstüne zengin birisi tatil için bir ev yaptırır. Bedeniniz o zengin adamla çürüyüp gider. Şimdi sorun ne?
- Bu kadar basit kurtulursun yani?
- Arkadaşınız benim sabırlı biri olduğumu düşünüyor herhalde. Ben asla sabırlı biri olmadım. Hiçbir zaman sabırlı biri olmayacağım. Bir aptalın aptallığının bedelini başka aptalların ödemesini istemiyorsanız sorularıma cevap vermenizi öneririm.
- Sen kendini ne sanıyorsun?
Karl aptalın sesini kapatmaya çalışıyordu. Bende bu aptalları izleyen bir aptaldım. Aptallara söz hakkı verirsen seni kendi aptallığının nasıl aptallık olmadığını kanıtlamaya çalışır. Ben bu insanlara söz hakkı tanımak istiyorum.
- Bir daha tek kelime edersen seni bu adamın yerine ben öldürürüm. Ellerime gömerim.
- Öyle mi?
- Ne bekliyorsun? Senin yüzünden burada saatlerce oturuyoruz. Senin aptallığın ve kibrin yüzünden ahkam kesmeye çalıştık. Bak elimizde ne var? Elimizde bir tane manyak var. Bizim işimizi hemen burada bitirir. Arkasına bakmadan çekip gider.
- Blöf yapmadığını nereden biliyoruz.
- Senin...
Ben artık bu insanların birbirini suçlamasıyla uğraşmak istemiyorum. Artık ciddi olduğumu göstermem gerekiyor.
- Herkes lanet olası çenesini kapatsın. Elimdeki silahın konuşma vakti. Belki size şakacı olmadığımı söyler. Artık kimsenin konuşmasını istemiyorum.
O sırada Bay Aptal yine konuşmaya başladı. Bir sigara yaktım. Konuşmasına cevap dahi vermedim. Bir adamın bu kadar fevri olması ne kadar saçma diye düşündüm. Aniden musibetlerin nasihatlardan daha işlevsel olduğu aklıma geldi. Tabancanın içindeki kurşunları çıkardım. Bir kurşunu tabancaya koyup hazneyi elimle iki defa sıkıca çevirdim.
- Herkes buraya baksın salaklar. Ciddiyetimi anlamanız için şu arkadaşınız birazdan izmarit basılan bir aparat olacak. Şimdiden itibaren her konuşmanızda bir sigara içmem gerekecek. Sigarayı da bir yere söndürmem gerekecek. İlk ciddi oluşumu bu salağın üzerinde göstereyim.
Sigarayı salağın zarar görmeyeceği şekilde pantolonunun üzerinde söndürdüm. Biraz canını yakmış olabilirim. Acı çekiyor gibiydi. Yüzü buruşmuştu. Konuşmama kaldığım yerden devam etmeye çalıştım. Karl bir anlığına ağzını açtı.
- Efendim ben olan biten her şeyi anlatmak istiyorum.
- Bende oyun oynamak istiyorum. Çocukluğumu pek yaşayamadım.
- Efendim bizi öldürünce bitecek mi her şey?
- Hiçbir şey bitmeyecek. Sizlerden dışarıda tonlarca var. Sizin yerinizi hemen doldururlar. Benim biraz sadist olasım tuttu sadece o kadar.
- Efendim izninizle ben anlatmaya başlıyorum.
- Sorularımı aklında tutmayı tutmak zor olmamıştır umarım.
- Hemen başlıyorum.
- Dur başlamadan önce size şunu hatırlatmak istiyorum. İnsana korku mehfumun yaptıramayacağı hiçbir şey yoktur.
- Haklısınız efendim. James bizim bu arkadaştan bir ay önce borç almıştı. Bu parayı da dükkânı için harcamış. Buraya kadar hiç sıkıntı yok. Bir ay önce borcunun ilk ödemesi gelince bizi başından attı. Bizde bu durum karşısında öfkemize yenik düştük. Bizden birisi para alıyorsa ödemesini biz söylemeden getirip yapması gerekiyor. Biz borç verirken bu şekilde bir anlaşma yaparız. James'in bu tavrı hiç hoşumuza gitmedi. Bir defaya mahsus bu durumu içimize attık. James diğer ayın ödemesini de geçiştirdi. Biz dükkâna gelip onu sadece uyarmak istedik. Siz karşımıza çıkınca işler değişti. Sizin kim olduğunuzu hepimiz adımız gibi biliyoruz. Olaylar karışmasın diye ben alttan almak istedim. Siz bu şekilde davranınca alttan alınacak bir durum kalmadığını gördük. Şimdi buradayız.
- James'in size borcu ne kadar?
- 10 bin dolar.
- 10 bin dolar için miydi bu saçma diyaloglar?
- Evet.
- Neyse, ne diyorduk? Ben oyun oynamak istiyorum. James'in borcunu bu şekilde ödeyebilirim. Şimdi hepinize şu silahtaki mermiye bakmanızı istiyorum. Bu mermi bugün birinizin yol arkadaşı olacak.
- Efendim, her şeyi anlattım. Bizi birakın gidelim.
- Dostum siz kim oluyorsunuz? Ben sizleri tanımıyorum. Sizler de beni tanımıyorsunuz. Neden karşımda olduğunuzu bile bilmiyorum. Belki de bunların hepsi birer rüyadır. Bilinçaltımın bana oynadığı saçma sapan bir oyundur. Ne dersiniz?
O sırada kendi aralarında konuşmaya başladılar. Bende bir sandalye çekip oturdum. Birbirlerini yemelerini izliyordum. Aynı amaç uğruna çalışan insanların bu anlaşmazlıkları canımı yakıyor. Mesela şu durumda benim canımı yakıyor. Hepimiz Dünya'yı daha konforlu bir yer haline getirmek için didinip duruyoruz. Gördüğüm kadarıyla Dünya konforlu bir yer değil. Bir tarafta hala açlıktan ölen insanlar var. Bir tarafta hala çağa ayak uyduramayan insanlar var. Bir tarafta insan yiyen yamyamlar var. Bazı yamyamlar içimizde konum almışlar. Sadece insan etine tövbe etmişler gibime geliyor. Bu demek oluyor ki her insan aynı amaca kendi zihninin izin verdiği kadar ayak uydurabiliyor. Silahın içindeki mermiyi konforlu bir evren için birinin kafasına yerleştirmem gerekiyor. Bende oyuna dahil olmak istiyorum. Riskli oyunları seviyorum. Yaşamakta riskli oyunların içinde. O sırada oyuncağım titremeye başladı. Carroll nihayet beni hatırlamak istemişti.
- Efendim Carroll.
- Max. İş konuşmasını yenilemek istiyorum. Kızı hesaba katmadan yapmak istiyorum. Kızı olaya dahil edince menopoza uğramış kadın triplerine giriyorsun.
- Konum atmanı istiyorum. Bende oğlunu ortaya dahil etmiyorum. Aynı durum senin içinde geçerli. Bence ikimiz içinde olağan bir anlaşma. Seninle çalışmam için sana göre basit bir kızın yaşam garantisi istiyorum.
- Yarın uyanınca bana bu numaradan ulaşmanı istiyorum. Bu saatte niye ayaktasın?
- Aynı soruyu benim sana sormam ne kadar mantıksızsa senin bu soruyu bana sorman o kadar saçma.
- Haklısın galiba. Sana iyi geceler.
- Sanada.
Adamların benim ağzımdan çıkan iki üç cümleden umut arıyorlardı. Gereksiz işlerle uğraştığımı fark ettim. Bir sigara yakıp hepsinin gözünün içine baktım. Dumanların arasında kalan mesafeli ilişkimiz dumanlarla mesafelerin azalmasını sağlıyordu. Birkaç bardak viski içtim. Kibirli olan adamın kafasına silahla vurdum. Adam bayıldı.
- Karl yarın şu kağıda yazdığım numaraya aramanı istiyorum. Borç borçtur. Ben kapatacağım. Bir daha da bu salakla çalışmayın. Salaklık bulaşıcı bir hastalıktır. Şimdi bu salağı çözüp buradan ayrılacağım. Bir daha karşılaşmak istemiyorum. En azından bu şekilde karşılaşmak istemiyorum. Dua edin bugün beynimin Hitler tarafı kış uykusu için yeraltına çekildi. Dediklerimi yapmanızı dilerim. Aksi takdirde bir dahaki görüşmemiz yine bu şekilde olursa size iyi davranmayacağımı bilin.
Adamı çözüp yere yığılmasını izledim. Yarın Carroll ile görüşmem vardı. Bu Carroll ölümü hak eden bir adamdı. Önemli olan bu doyumsuz mikrobun yerine hangi mikrobun geçeceğiydi. Victor bu mikrobun yerini alırsa bu haliyle onu da temizlemeleri de kolay olur. Carroll'u temizleyeceğimiz bile belli değildi. Bir bardağı daha mideye doğru akıtırken tamirhanenin kapısına gelmiştim. Sigaramı yakıp arabaya doğru gidiyordum. Bu salakların buradan çıkması biraz zaman alacaktı. Umarım dükkâna zarar vermeden dışarı çıkarlar. Arabamın aynasından kendime baktım. Saçlarımla oynadım. Birbirine karışmış bir haldeydi. Gözlerim yavaş yavaş kapanıyordu. Arabaya binip evime doğru yola çıktım.