Bir yandan filmi açmaya çalışıyordum. Bir yandan da kafamdaki evhamlı kadınla mücadele etmem gerekiyor. Kuruntulardan kurtulmanın tek yolu kuruntulu düşüncelerden kurtulmaktır. Her şeyi düzeltmek zorunda mıyız? Bu düzeltme eğilimi insana özgü bir hatadır. Tanrı yarattığı evrene dönüp bakıyor mu? Tanrı iyiyse neden bizim için cehennemi yarattı? Neden? Kafayı yememek için soru sormamak lazım. Olduğu gibi kabul etmek lazım. Sorgulamadan kabul etmek lazım. Diğer insanların bu şekilde yapması doğru mudur? Diğer insanlar... Hep başımızın etini yiyor. Hep başımızın içindeler. Başımın içinden ayrılmak istemiyorlar. İsyankar bir Tanrı kabulü mü yoksa sorgulanmadan kabul edilen bir Tanrı mı? Hangisi tanrıya yapılan en büyük saygısızlık? Öksürükler arasında kaldım. Sürekli devam eden kuru bir öksürük. Ben bir sorunum. Ben en büyük sorunum kendime. Düşüncelerim bir sorun. Kurtulma gayreti göstermek istiyorum. Kuru bir öksürük daha. Ardı arkası kesilmeyen kuru öksürükler. Sürekli tekrar eden monoton hayatlarımız gibi. Sürekli aynı düzlemde tekrar eden monoton hayatlar. Bir farklılık yok. Film açıldı. Jolie'yi bekliyorum.


- Neredesin? Film başladı. Seni bekliyorum.


- Geliyorum, biraz sakin olabilir misin?


- Çok geç kalmanı istemiyorum. Filmi duraklattım.


- Geliyorum...


Jolie gelene kadar boş boş oturup etrafı seyretmek istedim. Bu içi boşaltılmış evrende boşluğu izlemek ne kadar da keyifliydi. Hiç keyifli değildi. Kuru öksürükler hala peşimi bırakmadı. Umarım, derinleşen bir hastalığa yakalanmışımdır. Doktorların kontrol edemeyeceği bir hastalığım vardır. Düşüncelerim ve bedenim ruhum için büyük bir sorun teşkil ediyor. Bir gün arınma gecesi yaşasam diğer gün tekrardan devam ediyor. Bir gün paravanın arkasındaki adama anlatsam derdimi ve yavaşça arınsam bu iki arkadaşımdan ertesi gün ellerinde büyük bir bukle çiçekle gelip beni rahatsız ediyorlar. Bir başkası değil, ben kendime zarar veriyorum. Kaçamıyorum bu iki arkadaştan. O sırada Jolie yanıma gelmişti.


- Ne düşünüyorsun dedektif?


- Birçok saçma şeyi kafamda birleştiriyorum.


- Kurtulabiliyor musun onlardan?


- Hayır, hiç kaçış yok. Kapalı otoparkta bozuk arabalarla kaldım. Aşağı atlasam öleceğim bir an önce. Yukarıda kalsam zamanla açlık deşecek hüzünlü ruhumu.


- Dedektif sarhoş halini daha çok beğenmiştim. Bir şeyler içmeye ne dersin?


- Bir şeyler izleyelim. Bende derin bir nefes alıp kendime geleyim. İçmek kafamdaki derinliği daha da dibe sürüklüyor. Yarattığım izafi derinlikte mutluyum.


- Sen nasıl istersen öyle yapalım dedektif. Bu ruh halinden çıkman için bir terapistle görüşmeye ne dersin?


- Terapist seçme şansım var mı?


- İstediğini seçebilirsin.


- Ayrılık yaşamadan önceki Freud, Adler, Jung üçlüsü. Ek bir istekte ayrılık sonrası bilgileriyle gelmeleri.


- Bu saydığın adamlar kim? Yarın ayarlamaya çalışacağım.


- Bu saydığım adamlar çoktan toprak oldular. Yarın beni erken uyandırmaya çalışırsan daha faydalı olacaktır.


- Nereye kadar böyle gidecek?


- Biraz toparlandım.


- Soruma cevap vermedin.


- Şimdilik bu soruna sessiz kalma hakkımı kullanmak istiyorum. Biraz daha zorlarsan avukat talep etmek zorunda kalacağım. Filme odaklanalım.


- Kötü polisi oynama mı ister misin?


- Sen sadece benim tanıdığım kadını oyna. Zaten normal hayatta yeteri kadar oyuncuyla karşılaşıyorum. Seninde bir oyuncu olma ihtimalini kaldıramam.


- Kızma dedektif. Tek derdim elimden gelen ne varsa senin için kullanmak. Senin iyi olmanı istiyorum.


- Mesela nasıl olmamı istersin? Nasıl olursam iyi olurum?


- Bir defa düşüncelerinden uzaklaşmak zorundasın.


- Evet.


- Geçmişin içinde yüzüp durmak yerine kendine yeni akıntılar aramalısın.


Kadın haklıydı. Benim iyi olmam için bu benden uzaklaşıp başka bir ben olan kendime kendimi teslim etmem gerekiyor.


- Başka?


- Bir de şu departman işlerini bırakmanı istiyorum. Neyimiz eksik? Bak etrafına. Sence bu Dünya için fazla çabalamıyor musun? Bunu daha önce konuşmuştuk.


- Başka ekleyeceğin bir şey var mı?


- Bunları yap. Bir de şehirden ayrılmak gerekiyor. Bu şehir zamanı gelince tekrardan o pisliğin içine çekmeye çalışıyor.


- İzninle filmi açabilir miyim? Söylediklerini her zaman düşünüyorum. Senin düşüncelerine de önem veriyorum. Birkaç işim var. Bu işlerim bittiği vakit buradan sonsuza kadar uzaklaşmak istiyorum. Çok stres altındayım. Ara sıra depresyona giriyorum. Ara sıra isyankar bir havadayım. Bu durumların içinden sıyrılıp kendime gelmem gerektiğinin bende en az senin kadar farkındayım. Bu işim bittiği vakit bu şehire ilelebet veda edeceğim. Belki bir ada bulurum kendime. Belki başka bir ülke. Belki başka bir şehir. Ne fark eder? Tanıdık simalardan uzaklaşmam gerekiyor.


- Umarım uzaklaşmak zorunda olduğun tanıdık simalardan biri değilim.


Bu cümle olan sorunun iki cevabı var. Ya yaşama biriyle sarılmak ya da kendinle ölene kadar yok olmayı istemek. Bir alternatifi olmaması çok korkunç gelebilir. Hayat alternatifleri olan bir mecra değil. Ben hangisini istiyorum. Koşulsuz yanımda duran bir kadını mı yoksa kafamın içinde bana zarar veren kadını mı? İşler geride kaldığında kafamın içindekilerden kurtulacaksam yanımda duran kadını istemem gerekiyor. Seçenekler her zaman var. Ben bir öğrenci olmasam da seçenekler her zaman var. İnsan türünü devam ettirdikçe seçeneklerde devam etmek zorunda. Siyah gözler buruk bedenimi göz hapsine almıştı. O sırada telefonumdan sesler geliyordu. Siyah gözler hale üzerimdeydi. Gözlerin içine baktıkça beyaz kısımlar daha karanlık bir hal almaya başladı. Bir an küçük çocuklar gibi hayaletlere inanır gibi oldum. Telefona uzandım. Kadın hala cevap bekliyordu. Niye bu amansız ısrarım? Bir cevap vereceksin alt tarafı dedektif. Hangi seçenek? Hangisi daha doğru? Hangisi seni daha az pişman eder? Hangisi dedektif? Her zaman yaptığın gibi düşünmeye başla dedektif. Telefona uzanan elimin üstünde bir ağırlık hissettim. Kadın süratle yer değiştiriyor. Gittikçe karanlık hal alan gözleriyle gözlerimin etrafını çeviriyordu. Dedektif, kaçacak bir yerin var mı? Kaldır ellerini dedektif. Haklarını sırasıyla sıralayacak bir kadınla baş başa kaldın. Kırbacı unut dedektif. Freidrich her zaman haklı değildir. Arthur'u geride bırak dedektif. Kafanın içindeyim değil mi? Kaçmak istiyorsun kafanın içindeki dönen bu saçmalıktan. Kurtuluş yok dedektif. Esir alınan bir halkın ümidi olmaya geldin. Diğer insanların sömürgesini kaldırmak zorundasın dedektif. Halkını savunmak zorundasın. Her zaman yaptığımız gibi halkını savunmak zorundasın. Haksıza haksızlık yapma zamanı dedektif. Beyninin içindeki uyuyan iyiliği uyandırdım dedektif. Beni uzaklarda arama. Birazcık ötede sana bakan siyah gözlerim dedektif. Geçmişi sürekli kazdığın, kazmaya devam ettiğin çukura gömme vakti. Hiç belli olmayan bir geleceği karanlık bir geçmişe tercih edenlerdenim ben. Sen neden benim safıma geçip savaşmak istemiyorsun. Kendini bir başka karanlığa bırak. Kendi karanlığında yeteri kadar boğuldun. Bir anda başım dönmeye başladı. Ayağa kalktım. Hala siyah gözler üzerimdeydi. Kısa süreliğine bir ketlenme yaşadım. Dillerim ben istemeden konuşuyor. Ellerim ben istemeden hareket ediyordu. Bir tarafım ihanete uğramış bir insan gibiydi. Diğer tarafım işgalden kurtulmuş bir halkın özgürlük naraları atar haliydi.


- Bu konu ne çabuk buralara geldi? Her şey bittiğinde benimle gelmek istersen önünde bir engel olmayacağım.


- Gerçekten mi? Beni ne kadar mutlu ettiğini bilemezsin.


- Arada doğru şeyler yapıyorum. Şimdi film izlemek istiyorum. Bir süre gözlerinle bana bakmazsan güzel olur. Biraz önce kafayı yemek üzereydim. Sadece filmi izleyelim olur mu?


- Emriniz olur, dedektif.