Carroll adamlarıyla birlikte bardan ayrıldı. Bana kalan bir şişe viski ve saçma bir anlaşmaydı. Barmen tekrar geldi. Barın bugünlük kapanması gerektiğini söyledi. Ben boş bir bakışla gözlerine baktım. Gözlerindeki hüznü anlayabiliyorum. Viski şişesini alıp bardan ayrıldım. Dışarıda yağmur at koşturuyordu. İnsanlar sığınacak bir barınak arıyordu. Lüks barınakları insanlara kucak açmış bekliyordu. Yalnızlık lüks beton yığınlarıyla paylaşılacak kadar lumpen değildi. Kalbi betonlaşmış insana ne kucak açabilir ki? Duygularından çok eylemlerin öne çıktığı bir durumda insanlara neden ahlak sahip çıksın ki? Birbirini nedensiz kıran insan toplumunu hangi din ayakta tutabilir ki? Biz insanlar doğanın garip katilleriyiz. Sefalet içinde geçen bir insanı hangi zengin kucaklar ki? Sefalet sermaye sahibi olmamak değildir. Asıl sefalet ahlakın estetiği altında haz arayan birkaç aptal sürüsüne göz yummaktır. Asıl sefalet ahlakın, dinin, sanatın ticaretini yapmaktır. Asıl sefalet doğuştan kulağımıza fısıldanan anlamsızlıkların partizanı olmaktır. Bu durumları sermayenin varlığıyla süsleyince karşısında durulamayacak bir savaş gücü haline geliyor. Yağmurun altında geziniyorum. Öfkeli yağmur damlacıkları saçlarıma düşüyor. Doğanın öfkesine karşı gelmek ironiktir. Ben dışarıda saatlerce doğanın beni vaftiz etmesini bekliyorum. Yağmur damlaları tenime çarptıkça ruhumun hafiflediğini hissediyorum. Toplumlar bireyler hakkında söz sahibidir. Ahlak toplumun bir ürünüdür. Tanrı bizlerin ahlaklı olmasını ister mi? Ahlakın ön koşulu tanrının varlığı değildir. Ahlakın ön koşulu birden fazla insanın bir arada bir grup oluşturmasıdır. Her grubun bir amacı vardır. Ahlakta bir amaçtır. Tanrı iyi ve kötünün ötesinde bir varlıktır. Ahlaka müdahalesi insanların iradesiz bir varlık olduğunu gösterir. Yağmur durmak bilmiyordu. Beynime arabanın nerede olduğunu bulması için bir ileti gönderdim. Yeterince temizlendiğimi düşünüyorum. Artık arabamı bulmak için bir şeyler yapmam gerekiyor. Bu düşüncelerim beni toplum tarafından bir köşeye bırakabilir. Toplum ötekiye ötekidir. Toplum farklılıklara karşıdır. Bu farklılıklar uğrunda ölen insanlar var. Zihin tasavvur etmekten uzaksa onu ne bir peygamber ne bir din algılama yeteneği kazandırabilir. Her karanlığı güneş aydınlatmaz. Her aydınlığın yorgun üstüne gece bir yorgan örtmez. Din dogmatik midir? Bilemem ama asıl dogmatik olan algı kabiliyeti olmayan bir zihinde yaşayan insandır. Asıl günah olan kapalı, karanlık bir zihinde yaşayıp son bulmaktır. Telaşımın sonuna geldim. Arabayı sonunda bulabildim. Anahtarları cebimden çıkarıp arabayı harekete geçirmem gerekiyordu. Arabanın içine bindim. Bir fatalist gibi her şeyin benim dışımda meydana gelmesini bekledim. Uzun bir bekleyiş içindeyim. Viski şişesinin isyankar seslerini duyar gibiyim. Kısa bir psikoz halindeyim. Fatalizm bu kadar anlamsız bir inanıştır. Tanrı bilme yetisi sonsuz bir varlık olarak zihnimde canlandı. İmtihan meselesi garip gelmeye başladı. Fatalistlere sesleniyorum: " Ya Tanrı hayatlarımız konusunda bilme gücünden feragat ettiyse?" diye bir soru yöneltmek istedim. Tekrar ediyorum. Zihin tasavvur yeteneğinden yoksun bir şekilde varlık bulduysa kaybedilmiş bir savaşta harakiri yapan bir Japon askeri gibi anlamsız davranışlar içerisinde olabilir. Duymayanlar için arabanın camını indirip söyledim. Artık kendi seçeneklerimle hareket etmem gerekiyor. Arabayı çalıştırdım. Gideceğim yere doğru hareket ettim. Radyoyu açmayı unutmadım. Müzik zihnimi harekete geçiren seslerden ibaret olsa gerek. Acıktığımı fark ettim. Müzik zihnimin gıdası da yaşamak için midemi düşünmem gerekiyor galiba. Oyuncağımı çıkarıp Pavlov'u aradım.
- Efendim
- Pavlov seni gecenin bir vaktinde rahatsız ettiğim için üzgünüm. Midemin seninle olan samimi dostluğunu pekiştirmek istiyorum. Birkaç dakikaya orada olacağım. Bir şeyler yapabilir misin midem için?
- Tabi, Mr. Max.
- Teşekkür ediyorum.
Radyonun sesi yağmurun isyankar sesini bastıramıyordu. Yolculuk esnasında birbiriyle savaşıp durdular. Ben barışçıl biriyim. Barış güçsüzlerin tek çıkış yoludur. Radyonun sesini kapattım. Yağmurda isyankar sesini kapatmaya karar verdi. Güçlüler kabul görmek isterler. Güç kabul gördüğünde güce sahip olanın uğruna açıklayacağı pek bir şey kalmamıştır. Bende barışın gücü olarak güçsüzü teselli etmek istedim. Radyonun sesini tekrardan açtım.
Garip bir şekilde geldik evrene
Yaşamak için uydurduk bir bahane
Ömrümüzü verdik
Bizi kabul etmeyenlere
Ömrümüzü aldık
Tekrar vermek için tanrıdan
Kurtulamadık bu yarım kalmış hayattan
Sokakta dolaşan yalnız izmaritler
Sabah olunca yiyecek ister
Elleri cebinde gezen karıncalar
Sabahın köründe erkenden kalkarlar
Çöp kovasından kafasını çıkaran bir kedi
Bir kadın hiç sevmediği bir adamdan dayak yedi
Kafamın içinde yaşayan ilham perileri
Karanlıklar içindeydi
İlham gelmedi sabah çayına
Hesap veriyor hesabını tutan insanlara
İstemeden devam ediyor garip yaşamına
Her gün dua ediyor
Kabul olmasa bile tanrısına
Seveceği kimse kalmayınca
Saatlerce bakıyor elinde yanan sigarasına
Duaları kabul oldu anlaşılan
Patronu öldü
Cenazesinde atılan uzun haykırışlar
Dökülen gözyaşları
İyi insan safsataları
Kalabalık dağıldı
Patronuyla baş başa kaldı
Son sözü akıllıcaydı
Hesabını tanrıya verirsin artıktı