Çayımı yavaş yavaş yudumluyorum. Yetişeceğim bir yer yok. Ne gariptir insanın tahmini bir gününde yetişecek bir şeyi olmaması. Bu durum bazı insanların garibine gidiyor muhtemelen. Bazı insanlar yaşamların birçoğunu işinde geçiriyor. Bir günde bir iş sahibine ne kadar zaman kalır? Bence kendine ayıracak vakti bile yoktur. Çayım bitti. Etrafta sabahın erken saatleri olduğu için garson ve ben vardım. Bir de kasada duran bir kadın. Masaları saymazsak ayıp ederiz. Can sıkıntısından bir insan kahvaltı evinde masa sayabilir mi? Tam 13 tane masa vardı. Carroll'u araştırması için departmandan birine ulaşmam gerekiyor. Departmanda değeri parayla ölçülemeyecek insanlar vardı. Birçok ihtimali aklımdan geçirip en güvenli ihtimali seçtim. En iyi kusurlu ihtimalim Kevin'dı. Oyuncağımı cebimden çıkarıp tuşları çevirmek kaldı geriye.


- Efendim Max.


- Ne yapıyorsun Kevin?


- Birkaç cinayet dosyası var. Dosyaları sisteme girmem gerekiyor. Şimdilik işim bu. Sen nerelerdesin? Departmana geleceğin söylentisi dönüyor.


- Ben bir kahvaltı evinde çayımı yudumlamakla meşgulüm. Söylentilere ne diyebilirsin? Bir ihtimali göz önünde bulundurmak zorundayız. Ben bir hiç uğruna satıldım. Neyse, konumuz bu değil. Bir konu hakkında senden bilgi toplamanı istiyorum.


- Konu neydi? Bu beş para etmez distopyada senin için yapamayacağım çok az şey var.


- Bu Carroll hakkında detaylı bilgiler olan bir dosya istiyorum. Senin elinin bayağı uzun olduğu söyleniyor. Bu konu hakkında bana yardımcı olabilir misin?


- Bu iyilik karşılığında senden bir şey isteyeceğim.


- Bekliyorum.


- Departmana döner misin?


- Sen önce iyiliğini yap. Cennetimi belki sana layık görürüm.


- Şimdi girmem gereken dosyalar var. Dosyalar bitince bu işe odaklanacağım.


- Görüşürüz Kevin.


Oyuncağımı kapattım. Çayın tadı yerindeydi. Uzun süredir böyle bir çay içmediğimi söylesem doğru olur. Garsona bir el işareti yaptım. Benim dışımda kimse olmadığı için beni görmemesi anormal olur. Çay getirmesini söyledim. Garson giderken sigaramın bittiğini fark ettim. Arkasından seslendim. Morris Amcam beni özledi. Artık özlem giderme vakti. Şu Dünya'da Morris Amcam ve Jack Dayım olmasa ne yapardım? Bir şeyler yapardım büyük ihtimalle. İnsanın yaşam itkisi her zaman ağır basar. Bir meşgale bulmak gerekiyor. Hepimiz bazı alanlarda uğraşıyoruz. Uğraşmak zorundaymışız gibi hissediyoruz. Bilim, sanat, felsefe, din.. Bir çerçeveye hapsolmuş insan ruhu. İnsanın bedeni ne kadar sosyal olsa da ruhu münzevidir. Garson elini çabuk tuttu. Bir telaşı var gibiydi. Bir telaş başlayacak gibiydi. Kendi kendime bir cevap yarattım. Acaba iş stresi aniden gelip boğazına sarılmış olabilir mi? Çayımı içtim. İçeride masalar ve üç insanın dışında kimsecikler yoktu. Artık ayrılma vakti.


- Yabancı arabamı getirir misin?


- Tabi Max.


- Teşekkür ediyorum.


- Rica ederim.


Ben kasaya doğru yöneldim. Garson arabama doğru gitti. Uzun zamandır bir kadınla hiçbir şey konuşmadan baş başa kaldığımı hatırlamıyorum. Garip bir heyecan oluştu içimde. Her an kelimeler ağzımdan çıkmayabilir. Beni bu kadınla yüz üstü bırakabilirdi. Bu düşünceden kurtulmam gerekiyor. Aslında hepsinden kurtulmam gerekiyor. Kasaya doğru ilerledim.


- Hesabı alabilir miyim?


- Alamazsınız çünkü burası sizle kahvaltı yapan adamın mekanı.


- Hesabı almayayım o zaman.


- Afiyet olsun efendim. Yine bekleriz.


- Teşekkür ederim.


Garsondan anahtarı aldım. Yüzündeki tebessüm beni mutlu etti. Birkaç şey söyledi o arada. Ben tebessüme takıldım kaldım galiba. Cevap veremedim birkaç saniye boyunca. Hemen aklımdan "Ne söylemiş olabilir ki?" sorusu geçti. Ne söylediği değil benim ne söyleyeceğim önemliydi. Genel bir cevap bulmaya çalıştım hemen.


- Teşekkür ederim yabancı.


Mekandan ayrıldım. Kapının önünde polis memuru hala bekliyordu. Galiba görev yeri burasıydı. Benimle arasındaki mesafe uzaktı. Görevine odaklanması lazım bana değil. Arabaya binip evime gitmem lazım. Suzan'ın ne halde olduğunu merak ediyorum. Paranoyak birisi olmaya başladım. Bir şey olmamıştır. Kim Suzan'ı ne yapsın? Bunun doğruluğunu kanıtlamak için sadece sürmem gerekiyor. Eylemler domino taşlarına benzer. Bir eylemi gerçekleştirdiğimizde bir diğeri için hazırlıklı olmalıyız. Suzan'ı görmek istiyorum. Sürmem gerekiyor. Görünce her şey bitmiyor. Ne halde olduğunu öğreniyorum. Bir diğer eylemim öğrenmek oldu. İyiyse yeni bir bağlantı aramak zorundayım. Şimdiki eylemimse aramak oldu. Bir eylem bir sonraki eylemin alarmıdır. Yavaş yavaş yürümeye başladım. Arabanın kapısını açtım. Kısa bir mesafeyle aramda olan sorunu çözmem lazım. Sürmeye başladım. Bir taraftan müzik sesleri geliyor. Bir taraftan dışarıdaki diğer araba sesleri müziğin sesini yatıştırmak için mücadele veriyor? Ne kadar da özgürüz değil mi? Arabamın içindeki ses diğer arabaların izin verdiği takdirde yükseliyor. Peki insanlar? Arabadan gelen müzik sesinden etkilendim.



" Ne arıyoruz bu Dünya'da

Biz insanlar kimiz?

Neden geldik?

Savaşlarda birbirimizin sevdiklerini katlettik

Neden geldik?

Sevdiğimiz insanları kaybettik.

Neden sevdik?

Sevgiyi kucaklayan çiçeklerdik

Nedeninin söylenmesini kimseden istemedik.

Ölü bedenim yaşıyor ruhum

İnciniyor gururum

Ben kimim?

Kimseyim

Gözlerinizi açın

Bu bir rüya

Yaşamakta ısrarcı katillere barınak olan dünya

Ben uyandım

Her şeyin farkındayım

Ben uyandım

Bir iskeletim

Toprağın altındayım

Birden gece oldu

Tanrı kapattı ışıkları

Gözlerimden akan tuzlu yaşları

Tutun birden bırakın

Ben karanlıktayım

Işıklar içinde uyumam için ışıkları yakın


Bu esnada farkında olmadan kırmızı ışıkta geçmişim. Polisler peşimde. Bir sorun yaratmak istemedim. Hemen arabayı sağa çektim. Polislerin gelmesini bekledim. Nihayet geldiler.


- Efendim arabadan iner misiniz?


Hiçbir şey duymuyorum. Hiçbir şeyin farkında değilim. Bilincimin bir yere kadar gidip gelmesi gerekiyordu galiba. Yüzümde oluşan ıslaklığı hissettim. Gözlerimi açtım. Polisler başımda bekliyor.


- Kendinize gelebildiniz mi? Dedektif Max. Uyanmalısın, sesimizi duyabiliyor musun?


- Duyuyorum. Uzun zamandır dinlenmiyorum galiba. Beni ne için durdurdunuz. Gitmem gereken bir yer var.


- Kırmızı ışıkta geçtiniz. Hız sınırının üzerinde gidiyordunuz. Bizde sizi durdurmak zorundayız. Dedektif iyi hissediyorsanız gidebilirsiniz.


- İyi hissediyorum. Işıkları yanlış kullandığım için üzgünüm. Bu aralar kötü günler geçiriyorum.


- Dedektif lütfen dikkatli olun. İsterseniz gideceğiniz yere kadar götürelim.


- Hayır. Ben kendim giderim.


- Görüşürüz o zaman.


- İyi günler yabancılar.


Arabaya tekrar bindim. Suzan'a ulaşmam gerekiyordu. Oyuncağımla onu rahatsız etmemem gerekiyor. Bir süre sonra yanında olacağım.