Kıyafetlerimi giydim. Herkesin önemsediği kıyafetlerimi giydim. Herkesin dönüp tekrardan bakacağı, kıyafetlerimden bana fiyat biçecegi kıyafetlerimi giydim. Arabanın içinde gidecek kadar benzin vardır umarım. Aynaları kontrol edip arabaya bindim. Arabanın içinde üzerimde bulunması gereken metaları da kontrol etmem gerekiyordu. Yakın bir istasyona doğru gitmek için arabayı harekete geçirdim. Nihayet benzinliğe geldim.
- Buraya mı gireyim?
- Evet, efendim. Ne kadar benzin alacaksınız?
- Arabanın aldığı kadar benzin alacağım.
- Depoyu tamamen doldurmamı mi istiyorsunuz?
- Ben yazar değilim. Kullandığım sözcüklerde edebi değil. Arabanın aldığı kadar benzin almak istiyorum.
- Efendim, yanlış anladınız. Bu kadar agresif olmaya gerek var mı? Sadece ben kontrol amaçlı tekrardan sorayım dedim. Yanlış bir şey söylediysem kusura bakmayın.
Adamın açıklamasının akabinde nasıl böyle konuştuğumu düşündüm. Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarıyor. Ben en son yılan olacak insanım sanırım. Beklenmedik cümleler kurar hale geldim. Kendimde değilim sanırım
- Yanlış bir şey söylemedin. Söylediklerimi yanlış anladığını düşündüm sadece. Asıl sen kusura bakma. Ben fevri davrandım. Bu aralar işler yolunda gitmiyor.
- İşler her zaman yolunda gider mi sizce?
- Haklısın, her zaman yolunda gitmeyebilir. Galiba ben bu duruma alışmakta zorluk çekiyorum. Tekrardan özür dilerim.
- Önemli değil, efendim. İnsanlık hali diyoruz biz insanlar bu hallere.
- İnsanlık hali böyle mi oluyor?
- Dünya değişiyor. İnsanlarında halleri değişiyor. Her şey değişiyor. Yaşamak istiyorsak alışmak zorundayız.
- Niye bana aynı şekilde karşılık vermedin?
- Normalde verirdim. Durumlar normal değil. Bu arada depo alamayacak vaziyete geldi.
- Soruma cevap vermeni istiyorum.
- Belki başka zaman. Hem arkada bekleyen bir araç daha var. Onu almam gerekiyor. Patronum buraya bakıyor. Gitseniz iyi olacak.
- Şu adam mı senin patronun?
- Evet.
Araçtan indim. Patron beni ve çalışanını görüyordu. Seslendim.
- Patron, bu elimdeki havaya kaldırdığım şeyi görüyor musun? Çocuk bende, sorun o değil. Sorun benim. Konuşmamız lazım. Ben gidince çocuğa hiçbir şekilde kızmanı falan istemiyorum. Çocuğun yerine birini gönder.
Patron başını salladı. Arkadaki arabaya da gösterdim. Çocuğun yerine gelecek elemanın gelmesi uzun sürebilirdi. Arkadaki elemanı da başka bir istasyona göndermem gerekiyor. Çocukla istasyonun yanındaki banklara oturduk. Sigara uzattım, karşılıklı birer sigara tüttürmek ve sohbet etmek istiyorduk. En azından ben böyle olmasını istiyordum.
- Elimdeki şeyi görüyor musun? Şimdi başka bir istasyona gitmeni istiyorum.
Arabadaki de başını salladı. Arabasını istasyondan uzaklaştırdı. Arabanın uzaklaşmasını izledim. Kendi kendime konuşmaya başladım. " Şimdi oraya odaklanma. Şimdi işine odaklan. Biliyorum, her şey gidiyor. Merak etme, sende gideceksin. Araba kadar hızlı olur mu? Tartışmaya açık bir pozisyon." İşçiye döndüm. Şaşırmış bir şekilde bana bakıyordu.
- Bu aralar arada kendi kendime konuşuyorum. Şaşırmak istiyorsan insanlar amaçsız telaşlarına bakmanı istiyorum. Şimdi soruma cevap verir misin?
- Bende aynı sizin gibiydim.
- Bırak şimdi sizi. Sen olayı arkadaşına anlatır gibi anlat.
- Bende aynı senin gibiydim. Salaklığa tahammül edemiyordum. Burada salak konumunda değilim. İlk önce bunu belirteyim.
- Çocuk sana salak diyen olmadı. Sen devam et.
- İşsiz bir şekilde sokakta geziyordum. Bir akşam babamın öldüğü haberini aldım. Artık çocuk değildim. Klasik sözü söylememe gerek yok.
- Neymiş klasik söz?
- Olayı çok bölüyorsun. Her erkek çocuk babası öldüğü vakit gerçek bir erkek olur. Klasik halk tabiridir. Akabinde annem işinden çıkarıldı. Kadınlar işte. Başarısız olduklarında depresyon zamanı geliyor. Bir daha işe girmedi. Yeni bir eş buldu kendine. Onun evine sık sık gider oldu. Tartışmaya başladık. Sonrasını biliyorsun.
- İnsanlara öfkeli misin?
- İnsanlara öfke duymuyorum. İnsanlara karşı hiçbir şey hissetmiyorum. Sadece yaşamak istiyorum. İstediğim şekilde yaşamak istiyorum. Bunun içinde şu aptalın ağız kokusunu çekmek zorundayım. Patronlar bilirsin işte.
Çocuğun gözündeki çaresizliğe tanıklık ettim. Hiçbir duygu bu kadar kimsesiz birinin içinde belirmemişti. Kendime haksızlık ediyorum gibi hissettim. Sigarasından birkaç duman aldı.
- Patronlar hepsi aynı. Ne zaman son bulacak bu insanların konum, statü kapma yarışması. Ne gerekiyorsa hazırım. Gerekirse kendimden bile vazgeçerim.
- Çocuk, insanlar salaklar için kendinden vazgeçmemeli. İnsanlar birisi için vazgeçmemeli. Sende onlar için birsin. Onlarda senin için bir. Elindeki mevcut olan biri neden başka birle değiştirmek istersin ki?
- Haklısın galiba. Hayatta önemli olan bir şey varsa bu neden ben olmayayım?
- Bu sorunun cevabını sorduğun vakit içinde verdiğini fark ettim. Çocuk, burası böyle gelmiş böyle gider. Sen neyi değiştirebilirsin tanrı aşkına?
- Tanrı aşkına her şeyi değiştirmek isterim.
- Orası tanrıyla senin aranda olan bir duygu durumu ben karışamam.
- Hiçbir şeyi. Hiçbir şeyi. Lanet olsun bağırmak istiyorum. Bir anlık bir öfke belirdi içimde. Sesimi yükselttiğim için özür dilerim.
- Senin ismin neydi?
- Alex.
- Alex senin bana bir özür borcun yok. Senin bu şekilde olmana sebep olan insanların sana bir borcu var.
- Bir şey sorabilir miyim?
- Sor bakalım.
- Neden kendi kendine konuşuyorsun?
- Bu sorunun cevabını bir sonraki istasyona uğradığım vakit konuşalım. Alex, şimdi işinin başına dön. Benimde işlerim var.
Alex işinin başına döndü. Bende patronun yanına uğradım. Birkaç bir şey söylemek zorundayım. Bir süredir çalışanını meşgul ettim.
- Çocuğa bir sorun çıkarmanı istemiyorum.
- Nasıl istersen.
- Bir kimliğin insanlar üzerindeki etkiye bakar mısın Tanrım? Bir de senin insanlar üzerindeki etkine bakmanı istiyorum. Biz bu garip yerin garip yaratıklarıyız. Sen beni çok önemseme patron. Ben arada sırada kendi kendime konuşuyorum. Sorularımın da pek bir önemi yok açıkçası. Sadece sorulmak için sorulmuş sorular. Cevapları olmayan, olmayacak sorular.
Patron gözlerini bana dikti. Benim patrondan neyim eksik? Neyim eksik benim patrondan? İki tane gözüm benimde var. Bende ona diktim gözlerimi. Bu göz dikme yarışını kim kazanacak acaba ? Ellerini kafasına koyup içeri doğru gitti. Tanrıya sorduğum soru patronun gücüne gitmişti anlaşılan. Muhatap olmadığı bir sorudan insan niye bu kadar etkilenir ki? Garip demiştim. Biz buranın garip yaratıklarıyız. Arabama bindim Midemin sesini bir süreliğine kapatmak için yola çıktım. Hep bir yolculuk.