Radyodan gelen ses hafifleşen bir tınıyla uzaklaştı. Bende gelmek istediğim yere gelmiştim. İçeride beni bekleyen bir arkadaşla bazı konuları netleştirmem gerekiyordu. Sandalyeyi çektim. Dalgın bakışlarla etrafa bakıyordu. Garip bir adam haline dönüşmüştü. Böylesi bir evrende insanda bir gariplik yoksa o insanda bir gariplik olduğunu düşünmeden edemem.


- Bir sorun mu var ?


- Max buraya seni iş konuşmak için çağırmadım. İş her zaman yapılır ancak hayat her zaman yaşanmaz.


- Biliyorum. Peki neden buradayız?


- Max ben uzun zamandır depresyondayım. Bu konuya bir çözüm getiremiyorum. Yanımda çalışan insanlara güvenemiyorum. Benim yanımda neden olduklarını bilmiyorum. Etrafına baksana herkesin gizlediği bir yüzü varmış gibi görüyor benim gözlerim etrafı. Eşimden geçen yaz ayrıldım. Mahkeme çocukların eşimde kalması gerektiğine karar verdi. Haftada bir kez çocuklarımı görebiliyorum. Çok paramın olması mutlu olduğum anlamına gelmiyor. Birçok iş yaptım. Birçok adam indirdim. Birçok adamı düştüğü yerden kaldırdım. Neyi öğrendiğim konusuna gelecek olursak ben düştüğüm bir yerden hiçbir zaman başkası tarafından kaldırılmadım. Her şeyin bir koşula bağlı olduğu bir ilişki ütopyasında yaşıyorum. Bu bana acı veriyor. Eşimi beni aldatırken yakaladım. Bir adamı diri diri yüzmek mi yoksa bunlarla baş başa bırakmak mı dersen beni diri diri yüzmeni isterim. Adamı var olmamış gibi bir yere bıraktım. Eşimle bir daha eskisi gibi olamayacağımı hissettim o an. Bir insana güvenmek hiçbir kumarhanede oynanmayan insanın kendisine karşı oynadığı bir oyun gibi. Oyun bitince ya hep olarak yeniden meydana geliyorsun ya da yok olmak için kendine bir diri ölüm seçiyorsun. İnsan yaşarken ölebilirmiş. Ben sürekli yaşarken ölüyorum. Ruhum bedenimden damlaya damlaya çıkıyor. "Ne istiyorum ben? Neyin bedelini ödüyorum? Günahım neydi benim?" soruları hiçbir zaman zihnimi terk etmiyor.


- Senin ne hissettiğini senin hissettiğin şekilde anlamam pek mümkün değil. Bazı insanların fabrika hatası olduklarını düşünüyorum. Belki içinde bulunduğun durumun suçlusu ya da günahları sen değilsin. Belki senin katilin içerisinde bulunduğun insanların oluşturduğu lumpen topluluktur.


- Neden böyle?


- Bilmiyorum Victor. İnan bu konu hakkında hiçbir şey bilmiyorum. Bilmekte istemiyorum. Eşinle arandaki olanlar hakkında pek bir yorumum yok. Ben artık yaşamımı, diğer insanları fazla umursayacak bir ruh halinde değilim.


- Çay içmek ister misin?


- Neden olmasın?


Victor garsona gerekli talimatları vermişti. Talimat konusunda zihniyle de anlaşma yapsa ortada evham yapacak bir durum kalmayacaktı. Bir insanın hiç olduktan sonra tekrardan aynı şekilde var olmasını beklemek hayatta bireye yapılmış en aptalca davranıştır. Victor kısa bir çöküş dönemi geçiriyordu. Geçirmesi gerektiğini düşünüyorum. Yolculuk esnasında patlayacak bir tekerin yerine yolculuğa başlamadan biri tarafından bıçaklı saldırıya uğramasını yeğlerim. Önemli olan eylemler değil. Önemli olanlar eylemlerin hangi zaman aralığında gerçekleştiği ve gerçekleşirken bireyde bıraktığı enkaz ya da verdiği mükafattır. İnsanlar eylemlerinden kendini ya da diğerlerini etkilemekte. Bu etkileme biçimi bizi bir maymundan ayırır. Bir maymun eğitimle sayıları öğrenebilir. Bir maymun bir problemi çözdüğünde diğer maymunların gözüne girmeye çalışmaz. Mutlu olmaya, haz almaya çalışır. Hayvanlar için eylemler vardır. İnsanlar içinse eylemlerin etkileri vardır. Garson çayları getirmişti. Yaşadığımı kontrol etmek için çay bardağından çayın kokusunu almaya çalıştım. Çayın biraz daha fazla karışması gerektiğini düşündüm. Garsona nereye kadar çay nereye kadar su koyması gerektiğini söyledim. Garson garip bakışlarla beni süzdü. Ben hemen konuşmak için atıldım.


- Anlamadığın bir şey mi söyledim acaba? Gözlerinden söylenmiş küfürleri görür gibiyim.


- Hayır, efendim.


- Yaşamda en zorlandığım ve her insanın zorlandığı şey nedir biliyor musun?


- Hayır, bilmiyorum.


- Ben biliyorum.


- Söylemek isterseniz dinleyebilirim.


- Bu konuyu sadece ben bilmek istiyorum. Sana bir ipucu verebilirim. Şimdi burada yaşanan olayı düşünmeni istiyorum. Önce çayımı getirmeni istiyorum. Düşünme işini sonraya bırakabilirsin. Cümlemin içinde bile sana ipucu veriyorum.


- Anlayamadım.


- Boş ver. Her şeyi anlamak zorunda değilsin. Hayatını yaşa. Yaşamaya başlamadan önce çayımı getirmeni istiyorum. Hala ipucu veriyorum.


- Neyse, ben çayı getireyim.


- Seninle aynı fikirdeyim.


Garson masadan ayrıldı. Victor garsonla muhabbetimiz esnasında lavaboya gitmişti. Hayatta zor olan şeylerin başında diğer insanların isteklerini yerine getirmek. Bir insanın hangi isteğini yerine getirirseniz getirin bir diğer isteği buruk kalacaktır. Victor tekrardan masaya döndü.


- Bu telefonun susmasını istiyorum artık. İş yapmak istemiyorum. Münzevi bir yaşam sürmek istiyorum. Bu sence mümkün müdür?


- Victor dostum seninle bir anlaşmamız var. En azından ben şu sıralar mümkün olmayacağını düşünüyorum. Ben yanındayım. Her zaman istediğin vakitte konuşabiliriz. İyi bir dinleyici olduğumu düşünüyorum.


Victor ile sohbetimiz epey uzun sürdü. Carroll ile olan ilişkimden bahsetmek zorundaydım. Neler yapmak istediğimi anlattım. Neleri kaybetmeden neler yapmak istediğimi anlattım. Hayatımda değer verdiğim çok az insan vardı. Birinin daha gözlerimin önünde yok olmasına seyirci olmak istemezdim. Şimdilik bir meleğin gelip onları benden çalmasını istemiyorum. Carroll benimle irtibata geçmiyor. Umarım Victor konusunda bilgi sahibi olmamıştır. Garson tekrar tekrar masamıza gelip masamızı temizledi. O gün orada kimse kalmayana kadar oturduk. Carroll dışında iş konuşmadık. Gündelik yaşamın ne kadar sıkıcı olduğunu, bizleri her geçen gün nasıl depresyona ittiğini konuştuk. Dünya'yı nelerin beklediği hakkında tez önerileri sunduk. Victor'un sorunundan uzaklaşmasını sağlamam gerekiyordu. Sorunu yaratan düşüncelerinden kurtulup bir anlığına hayatın sadece sorunlu düşüncelerden ibaret olmadığını hissetmesi gerekiyordu. Umarım bu çabalarım boşa gitmemiştir. Çabalar dikilen yeni fidanlara benzer. Fidanların büyümediğini görmek insanı garip bir telaşa sürükler. Bir süre sonra fidan kendini toprağa bırakır. Bir süre sonra bütün canlılar kendini toprağın o sert, o acımasız kollarına bırakacak muhakkak. Çabaların geri dönüşüm kutusundan tekrar dönmemesi insanı yıpratır. İnsanı birçok şey yıpratır aslında. Bu yıpranmalarının başını çeken diğer insanlardır. Toprağa bir ağaç ekersin. Bir yıl meyve verebilir. Bir yıl durağan geçebilir. İnsan öyle mi? Bu sorunun cevabını bilmek canımı tanrının bir cehenneminde sonsuz şekilde yanmaktan daha acı bir şekilde yakıyor. Konuşmaya devam ettik. Victor'un depresyon hali hala mevcuttu.


- Tanrı bir insanın neden üzülmesini ister ki?


- Victor tanrı konumuz değil. Konumuz insanlar. İnsanlar neden birbirini sonlu bir yaşamda sürekli üzer ki? Asıl sorulması gereken soru bu.


- Tanrı değil mi şimdi? Bütün bu hayatın sorumluluğunu güçsüz omuzlarıma yükleyen.


- Eminim Tanrı bu sitemine alaycı bir kahkaha atmıştır.


- Hadi be sende oradan. Neyse, çok derin konulara girmeye gerek duymuyorum. Alkol kanımıza girdikçe suçlayacak varlıklar arıyoruz. Bugünlük benden bu kadar. Carroll konusuna gelince bu arkadaşımızın tanrının yanına hafiften bir yolculuk yapması gerektiğini düşünüyorum.


- Bende seninle aynı fikirdeyim. Şimdilik gidelim. Zamanla her şey istediğimiz gibi olacak. Her şey istediğimiz gibi olunca da Tanrı hakkında bu fikirlere sahip olmayacağını biliyorum. Bu senlik bir durum değil. Bu insanlık bir durum. Bu genetik bir durum. Bu farklı bir durum.


- Ben kalkıyorum dostum. Umarım her şey istediğimiz gibi olur. Benim açımdan bu pek mümkün olmasa da yine de iyi dilekler dileme fırsatımız varken dileyelim. Belki biri gerekli mercilere ulaşır.


- Görüşürüz dostum. Daha fazla uzatmak isterdim. Kafanı biraz toparla. İyi bir gelecek bizi bekliyordur muhakkak.


Victor ve depresyon bulutları masadan uzaklaşırken hastalığı bana hafiften serpiştirmişti. Depresyon bulutlarının göz damlacıkları olarak saçlarımı düşmesini bekliyorum. O sırada garson kız geldi. Bir yandan da oyuncağımı kontrol ettim. Tekerleğin aşık olduğu adamın mekanında birkaç adam bırakmıştım. Sabah olunca bakarım. Şimdilik acelesi yok. İletişim önemli bir beceridir. Her insan bu enstrümanı çalamaz.