Uzun bir bekleyiş gibi geldi. Sabırsız olduğumdan şüphem yok. İşlerin bir an önce bitmesini istiyorum. Bir anarşiden bir düzen yaratmak istiyorum. Birçok şey istiyorum aslında. Hayat birçoğunu sağlayacak bir platform değil. İvme kazanarak yüksekten inen bir taş gibiyim. Yere düşünce canım yanacak. Biliyorum. Her bilginin getirdiği bir sorumluluk vardır. Ağzımdan çıkan dumanlarla evin penceresinden dışarı seyrediyorum. Sadece görebileceğim kadarıyla seyredebiliyorum. Bir sınırım var. Her sonun arkasından gelen bir başlangıç var. Aniden bir his uyandı içimde. Garip bir his. Ruhum hafifler gibi oldu. İçimde yıkılan basmakalıp duvarların yeniden inşa edilmesi gerekiyor. Sigaramı bitirmek üzereyim. Bitmesini istemiyorum. Odağım dağılmış durumda. Göremediğim bir sesle kendime gelebiliyorum.


- Ben hazırım. Artık gidebilir miyiz?


- Sigaramı bitirince geleceğim. Sen şimdilik aşağıya in. Ben gelene kadar arabanın içinde bekle.


- Anlaştık.


Suzan odadan ayrıldı. Sadece bir oda, yanan bir sigara. Duvarların sesleri kafamın içinde dönüyor. Ben garipsemeye başladım. Her şey bir garip gelmeye başladı. İnsanların telaş içerisinde olması, bir yerlere yetişme çabası garip geldi. İnsanların ölü bir evrende yaşama hevesi garip geldi. Ölüm kokuyorum. Her yerime kadar işlemiş bu kokunun ruhumda yarattığı o acımasız etkiyi sadece tanrı giderebilir. Kapıya doğru yöneldim. Birkaç parça kıyafet aldım. Sigaramı, çakmağımı aldım. Evin anahtarı da cebimde olduğuna göre artık çıkabilirim. Evin kapısını kilitledim. Suzan arabada beni bekliyordu. Arabaya bindim. Anahtarları cebimden hafif bir telaşla çıkardım. Olması gerektiği yere doğru sürükledim. Anahtarlar oturdu. Ben isteyene kadar kalkmamaya tövbe etmişlerdi. Radyoya uzandım. O sırada Suzan'ın eli elime değdi.


-  Ne olduğunu anlatacak mısın?


- Ben polisken bu adamın oğlu bir kızı diri diri yaktı. Bu gelen adam şehrin önde gelen adamlarından. Dokunulması, ulaşılması zor bir adam. Çocuğu şimdi bir hapishanede yatıyor. Bir anlaşma yaptık. Ben çocuğa karışmayacaktım. O da bana karışmayacaktı. Görevimden istifa ettim. Sorumlu olduğum polis memuru arkadaşım beni bu davada yalnız bıraktı. Onun tarafına geçti. Kısaca böyle. Daha uzun bir şekilde dinlemek istiyorsan seni götüreceğim yerdeki kadını bul. O sana gereken her şeyi anlatacaktır. Şimdi bu konuyu kapatıp yolumuza bakmamıza ne dersin?


- Sen öyle diyorsan öyle yapalım. Unutma ben senin iyi olmanı istiyorum.


- Ben uzun zaman önce iyi olmayı bıraktım. Odak noktam sadece yaşamak. Bir sonraki durağa kadar odağımı bu noktadan ayırmak istemiyorum. Radyoyu açar mısın?


- Hemen acıyorum. Hayattan bu kadar basit bir şekilde vazgeçmen sence ne kadar doğru?


- Hayattan vazgeçmedim. Farkındaysan hala yaşıyorum. Sadece diğer insanlar gibi gülmek, eğlenmek istemiyorum. Bu benim doğrum. Doğrular onları inşa edene hizmet ederler. Benim inşa sanatım biraz melankolik olabilir. Şimdi seni daha güvenli bir yere bırakmalıyız. Kilise işlerine de bir süre ara vermeni istiyorum.


- Oldu başka ne yapmamı istersin? Ben senin kızın falan değilim. Bunu bilmeni isterim.


- Biz seninle bu konuyu daha önce konuşmuştuk. Benim yanımdaysan benim kurallarım geçerli. Ben senin iyi olman için yapıyorum bunları.


- Klasik otoriter baba sözlerinden bıktım. Bırak beni kendi yolumu çizeyim. Ne istiyorsan yapmak zorunda değilim.


- Ben senin baban değilim. Peşimdeki adamın neler yaptığını bilmiyorsun. Bugün başına gelenlerin farkında değilsin herhalde. Niye bu kadar bencilsin? Niye bu kadar düşüncesiz birine dönüştün? Merak etme. Birkaç işim var. Onları halledince artık yanımda olmanı istemeyeceğim. Şimdi biraz mantıklı düşünmeni istiyorum.


- Sen iyice paranoyak oldun. Beni kimse umursamaz. Beni ailem umursamamış elin adamı ne yapsın? Umursamaya değecek biri değilim gerçekten.


- Suzan şimdi sana iki seçenek veriyorum. Birini seçmek zorundasın. İlk seçenek arabadan inip gitmek. İkincisi her zaman yaptığın gibi yanımda olmanı istiyorum. Arabadan inip gidersen yaptıklarında özgür olacaksın. Eğer kalırsan işlerim bitince istediğin her şeyi yapmakta özgür olacaksın. Birini seç ve arabanın canını daha fazla sıkmayalım.


- Birinci seçenek daha mantıklı geldi. Ben gidiyorum. Kendine iyi bak.


- Uzatmak istemiyorum. Arabadan in.


- Oldu öyleyse görüşürüz. Her şey için teşekkür ederim.


- Rica ederim.


Suzan'ın kararına saygı duymalıyım. Bir kadın hiçbir zaman baskı altında olmak istemez. Güvende hissettiği bir liman arar. Galiba ben öyle bir liman değilim. Güvende hissetmek ile baskı altında güvende olmak aynı şey değildir. İki durum için insanın hissettiği duygular farklıdır. Baskı altındaki duygu korkudur. Güvende hissettiği andaki duygusu genel manada sevgi diyebiliriz. Arabanın bana kızdığını hissettim. Beni baskı altına alıp kendisini harekete geçirmemi istedi. İtaat ediyorum sana saygıyı layık olan mekanik parça. Suzan arabadan göremeyeceğim kadar uzaklaşmıştı. Bende o yönde hareket etmeye başladım. Jolie'nin yanına gidip arabayı teslim etmem gerekiyordu. Midemden de isyancı bir ses gelmeye başladı. Acıkmış olmalıyım. Pavlov umarım iyi şeyler hazırlamıştır. Uzaktan el kaldıran birini gördüm. Kaldırıma doğru arabayı yaklaştırdım. Biraz yakınına geldim. Suzan elini kaldırmaya devam etti. İnsanların karar alma konusunda bipolar bozukluğa sahip olduğu anlar oluyor. Ani bir duygu değil de karar değişimi desek yeri var. Arabayı durdurdum. Camını indirdim.


- Kararın mı değişti?


- Gideceğimiz yere kadar düşünmek istiyorum. Fevri davranmış olabilirim. Bana biraz zaman ver.


- Zaman senin. Hayat senin. Nefes aldığın her saniye boyunca  her şey senin. Diğer insanların izin verdiği takdirde sahiplik durumunda artış ya da azalış olabilir.


- Konyak sana iyi gelmiyor. Azaltmanı tavsiye ederim. Bir diğer tavsiyemse bir üniversitede ders ver. Burası hayatın alanı, burası pratik alan.


- Anlıyorum seni. Gidene kadar radyo dinlemek istiyorum. Birbirimize eşlik edelim.


- Aynı fikirdeyim.


Arabayı tekrar harekete geçirdim. Birkaç sokak geçtik. Birkaç ışıkta durduk. Birkaç ışık yeşil yandı. Birkaç arabayla yüz yüze geldik. Birkaç insanla göz göze geldik. Radyodan gelen seslere karıştık. Seslerden bir anlam aradık. Yeni doğan bir çocuk gibi çığlıklar attık. Bir yolculuk ne kadar farklı geçebilir ki? Bir hayat ne kadar farklı geçebilir ki? Hayatta tıpkı bu yolculuk gibi değil midir? Her meyveden biraz toplarsın. Topladığın meyveleri yersin. Olgunlaşmış meyveler artık midende ölmeye mahkumdur. İnsanda meyvelerin lanetinden kendine bir dilim alır. Olgunlaşır, sonbahar gelir. Yere düşer, çürür. Radyo bu aralar tam istediğim şekilde çalıyor.


Kırık cam parçaları

Kim benim kahramanım

Yaşlandıkça aptallaştım

Bitmeyen travmalarım

Gözlerime bakıyor tren rayları

Konuşmaya başlıyor demir parçaları

Gel sana kalbimi açayım

Sevgimden ev yapayım

Beni asla bırakamazsın

Çürüyelim birlikte

Bağla kendini bedenime

Üstünden daha büyük bir sevgi geçecek

Seni diğer insanların arasından seçecek

Sadece beni sev diyecek

Bilmelisin ki biz faşist demirleyiz

Seni kimseyle paylaşmak istemeyiz

Rutubet dolu bir oda

Manzarasız penceremiz

Yer ayırdı sana ecelimiz

Haydi hep beraber


Biz uzaklara gideriz

Bu köyde bize yer yok

Kırık kadehlerimize

Kırık kalplerimize

Yıllanmış hayatımızdan

Bir bardak şarap koy


Camları toparladım elime

Kanadı ellerim

Bozuk plak gibiyim

Sürekli tekrar içindeyim

İsyan ediyorum

Karanlık kaderime