Vücudumun bu rahatsızlığını gidermek zorundayım. Bu bir zevk falan değil tamamıyla bir ihtiyaçtan ibaret. Ben bir gurme değilim sonuçta. Gözlerim Suzan'ı arıyordu. Arama çabası bulma ihtiyacının giderilmesine kadar sürecekti. Sonunda gözlerim Suzan ile buluştu.


- Günaydın, Suzan.

- Günaydın, Max.

- Yaptıkların için sana minnettarım. Bu ayki ücretini bugün vermek istiyorum. Biliyorum, zamanı değil ama ben böyle istiyorum.

- Bir sorun mu var?

- Hayır, bir sorun yok. Dün yaşadığımız tartışmayı diyorsan beynim onu basit bir anı olduğu kanısına vararak kaydetmek istemedi.

- Bende onu diyordum. Neden erken ödeme yapmak istiyorsun?

- Sadece öyle istiyorum. Bir neden bulmaya çalışman anlamsız bir çaba olmaktan öteye geçmeyecek. Bu konuda emin olabilirsin.


- Sen öyle diyorsan uzatmak istemiyorum.

- Yerinde bir karar olur. Nasılsın?

- Daha iyi olmaya çalışıyorum. Sorduğun için teşekkür ederim. Sen nasılsın?

- İyiyim herhalde. Eskiye nazaran daha iyi hissediyorum diyebilirim. Kahvaltı için ellerine sağlık.


- Afiyet olsun, Max. Ben biraz içeride uzanmak istiyorum. Kahvaltını yaptıktan sonra konuşuruz.


Suzan yemek yerken konuşmayı sevmediğimi biliyordu. Onu bir sokakta boş boş gezerken buldum. Kimsesi yokmuş anlattığına göre. Bende inzivama katılması teklifinde bulundum. Kilisedeki kütüphanenin düzenlenmesi için yardımcı olmasını istedim. O da kabul etti. Geri kalan hayatına karışmıyorum. O da benim hayatım konusunda benimle aynı fikirde. Bir gitar kursundan bahsetti. Müzikle uğraşmak istiyordu. Plaklarım onu bu hayale ulaşmasına ikna etmişti zannımca. Sanatsız yeşeren bir insan çabuk yaprak dökmeye, çabuk solmaya mahkumdur. Kahvaltımı etmeye başladım. Pikabın içindeki plağın bir kez daha değiştiğine tanıklık ettim. Kahvaltıdan kalkıp konyak şişesinin yanına doğru gittim. Konyak şişesinden yüzüme gelen hafif bir tebessüm vardı. Bende konyak şişesine bakıp tebessüm ettim. İlaçlarımı almam gerekiyordu. İlaç kutularının olduğu yere gittim. Kutularda yarından sonrası için ilaç kalmıyordu. Suzan'ın yanına gidip  ilaçların durumu hakkında bilgi verdim. Ceketimi ve solmuş çiçekleri alıp Angelina'nın yanına gitmeye karar verdim. Suzan'a akşamı dışarıda geçireceğimi arkadaşları ile planları varsa evde takılabileceklerini söyledim.  Hafif bir tebessümle bugünü beklediğini söyledi. Evdeki kuralları bildiği için tekrar hatırlatmak zorunda olmadığımı düşündüm.  Solmuş çiçekleri ulaşmak için sahibini bekliyordu. Hayatımın bu yılları çorak bir tarım arazisi gibi. Ne ekersem ekeyim bir meyve alamayacağım. Hangi tarım ilacını kullansam da artık eskisi gibi olmayacağım. Üstüme beton yığınları dikilecek. Kendi beceriksizliğim yüzünden bir zelzele ile üstümdekileri içime alacağım. Depremler, doğa olayları kader değildir. Kaderler kendi depremini yaratır. Ben toprak olarak canlı olan her şeyi yok edip kendi halime dönüştürmeliyim. Herkesin bir görevi var sonuçta. Evden çıkıp bir taksiye bindim. Taksiciye sadece gideceğim yeri söyledim. Aksi durumda konuşmayı istemiyordum. Sıkılıyorum, depresyondayım. Tükenmiş bir ruhum... Mezarlığa geldiğimde taksicinin beni uyandırdığını fark ettim. Uzun bir yolculuk değildi aslında. Göz açıp kapayıncaya kadar geçmesi gerekiyordu. Ben gözümü kapayınca açmayı unutmuşum galiba. Ayaklarım nereye gideceğini biliyordu. Arkamdan bir seslenen vardı.


- Kardeşim, parayı vermeyi unuttun.

- Şu para ne adi değil mi? Olsa bir dert olmasa ayrı bir dert. İnsanı birbirine düşürür, arasını bozar. İnsanı kibirlendirir. İnsanı kıskanç yapar. Ne ki bu para ? Duygularımız üzerinde bu kadar etkili. Bir kâğıt parçası olsa gerek. Neyse, ne kadar vereceğim?

- Çok konuştun, boş konuşuyorsun. Seni dinlemek istemiyorum. 20 dolar vereceksin. Ne abartıyorsun?


- Haklısın, şu yirmi dolar taksi ücreti. Şu 30 dolarda beni dinlemek zorunda bıraktığım için seni.


- Kardeşim..

- Paranı al ve defol buradan. Daha fazla uzatmak istemiyorum. Paranı al ve defol.

- Ne diyorsun sen ?

- Dur senin anladığın dilden konuşayım. Bu rozete iyi bak.

- Affedersin.

- Şimdi ne oldu da bir geri çektin kendini? Polisim diye mi? Benden daha güçlüsün. Beni bir çırpıda yere serebilir. Ağzımla burnumu yer değiştirebilirsin. Ben dönene kadar beni burada bekleyeceksin. Plakana bakayım bir dakika. Şuradan bir kayaya yanlışlıkla çarpsam nedeni sen olsan acaba ne olur? Bunu o bomboş olan aklına sokmanı istiyorum. Sadece bu soruyu iyi düşün. Ben gelene kadar burada bekleyeceksin. Bu da bekleme masrafın. Al, korkma. Bekle beni. Eğer beklemezsen sorduğum soruyu düşün. Şimdilik hoş kalın, güzel insan.


- ...


Öyle boş bir bakış attı. Akşama kadar beklemek zorundaydı. İnsanların otorite ihtiyaçları ve zaafları varsa bende bunu kullanmaktan çekinmem. Bu benim sorunum değil. Ruhumun sonsuz arkadaşının yanına gitmem lazım. Aksi takdirde hiç olmadık zamanlarda gelip beni çaresiz birakiyor. Ayaklarım gideceği yerin bilinci içerisinde. Cebimdeki konyaktan biraz yudumladım. Yaklaşıyorum.. Oradayım.


Merhaba, Angelina. Uzun zamandır seni ziyaret etmediğimi fark ettim. Tamam, yalan söylemiyorum. Bu durumdan beni sen haberdar ettin. Biliyorsun bu aralar psikolojim alt üst durumda. Kullandığım ilaçlar var. Bir de çektiğim varoluş sancısını eklersek hayat tamamen çekilmez bir hale geliyor. Sen olsaydın yanımda hayat bu kadar zor olur muydu? diye düşünüyorum. Farklı şeylerin telaşı içerisine girerdik. Madde bağımlısı olmak yerine senin bağımlılık düzeyini tatmak isterdim. Yanlış anlama, ben o bağımlılık düzeyini senleyken her an tattım. Bir an olsun, bu hakkımdan feragat etmek istemedim. Yeni bir oyuncak aldım. Pikabım kadar yetenekli olmasa da güzel şeyler çalabiliyor.  Bu solmuş çiçekleri sana bırakıyorum. Aslında bu solmuş çiçekler sana değil bana. Ne halde olduğumu gör diye. Tanrı beni fazla suladı sevgilim. Bende kurudum. Kurak bir araziye ekilmiş bir çiçekte olabilirim. İki durumda da sonuç kaçınılmaz.  Artık  kaldıramıyorum hiçbir şeyi. Garip bir şekilde yaşamaya da devam ediyorum. Kurusam da hala ölmemiş bir çiçeğim galiba. Sana şiirler yazdım. Sevgi sözleri bıraktım. Ben en iyi cümlelerimi sana kurdum. Her neyse buraya bırakıyorum. İnsanlar çalmasın diye biraz toprağın altında olacak. Orası karanlık olursa uyumadan önce şiirlerimi oku diye tanrıya dua edeceğim. Umarım, cennettesindir. Umarım, tanrı beni senin yanından başka bir yere göndermeye içi el vermez. Şu yeni aldığım oyuncaktan yeni bir melodi açayım. Biraz da konyak içmem gerekiyor. Sigaramı söndürüp yenisini yakmam gerekiyor. Biraz bekle, beklediğin an bile seviyorum seni. Konuşmadan, tek kelime bile söylemeden, görmeden, duymadan seviyorum. Oyuncağın sesini biraz düşürelim. İnsanların aşkımızdan rahatsız olmamaları, bizi rol model almamaları için bunu yapmalıyım. Ben biraz buraya kıvrılıp yatayım. Sakın gittiğimi düşünme ben hep burada olacağım. Gözlerim yavaşça kapanıyor. Böyle bir son anlamlı olurdu. Böyle bir hikayenin insanlar tarafından beğenileceğinden şüphe duymuyorum. İnsanların ihtiyacı olup yapmadığı, yapamadığı, yapmak istemediği hikayelerden birisi bu hikayede. Gözlerimi açtığımda etraf karanlık bir hal almıştı. Gece olmuştu. O kahrolası gece. Oyuncağın pili bitmişti. Plakasını aldığım taksi umarım beni bekliyordur. Buradan başka gidecek yerim yok aslında. Gitmem gerekiyor. Her eylemi isteğimiz doğrultusunda gerçekleştirmeyiz. Hayatın bizlerin sırtına vurduğu kaçınılmaz semeri ve üstümüzdeki bu yükü taşımak zorundayız. Her zaman bu böyle olacak. Her zaman... Kimsenin ben çalışmak istediğini düşünmüyorum. Kimsenin ömrünü bir işe adayarak geçirmek istediğini düşünmüyorum.  Şimdilik hoş kal, sevgilim. Tekrardan geleceğimden şüphe duyma. Mutlaka geleceğim.. Taksici oracıkta durmuş bekliyordu. Dediğim gibi insanların otoriteye ihtiyacı ve zaafları varsa ben bu durumu kullanırım. Değiştirmek için elimden gelen pek bir şey yok.


- Bu saate kadar beklediğin için yüz dolar daha. Evime bırakınca bir yüz dolar daha alırsın. Sadece bekleyerek para kazandın. Yolculuk esnasında ağzından bir kelime dahi çıkmasını istemiyorum. Unutma beni sağ salim eve bırakana kadar plakan ve bana yaptıkların aklımda. Bu durumu eve ulaşınca kafamı duvara vurup hafızamdan silebilirim. Şimdi direksiyona geç ve işini yap.