Hiçbir yere çıkan bir tünelde

ilerleyen bir metronun zifiri camından izliyorum seni

işte böyle yoksun

Yaz güze devrederken sıcaklığını

hala açmamış bir leylağı kokluyorum

işte böyle yoksun

Bir ay daha bitiyor

gelecek ve bitecek aylar var ufukta

bu ay sonlarıysa hiçbir şeyin başlangıcı değil

işte böyle yoksun

Tilkileriyle meşhurmuş bu kent

çok sayıda tilki koridoru buldum ormanda

ağızları çökmüş, taş dolu

tilkiler nerede?

işte böyle yoksun

Gelmesini beklediğim otobüsün güzergahı değişmiş

ne yaparsam yapayım varamıyorum istediğim yere

işte böyle yoksun

Yalnızlığımdan yalnızlaşan yalnızlığım kadar var olsan da

duyularım işlevini yitirmiş varlığına

işte böyle yoksun

Annem her gün mezarından dirilip saçlarımı okşuyor

akşam yine mezarına dönmek suretiyle

işte böyle yoksun

Kapalı havalarda yalnızlaşınca kalabalıklar

yağmurlar sevgisiz kalıyor

işte böyle yoksun

İçinde uçuşan sayısız kelebeğe inat

put gibi duruyor bir gergedan

işte böyle yoksun

Sonra’ya bırakılan her şeyin

sonrası kalıyor

işte böyle yoksun

Onu asla öpemeyeceğimi bildiğim

ona olan aşkımı asla bilmeyecek denize aşığım

işte böyle yoksun

Mumların bazen ağlayarak eridiğine şahidim

ama bunu kanıtlayamam

işte böyle yoksun

Bir dokunuşun düşü ardından

çağlayan gözlerimin kahkahasını da duydum

işte böyle yoksun

Ben yokluğuna övgüler yağdırırım

ve sen bunları hiçbir zaman okumazsın

işte böyle yoksun