Yıllar önceydi... Anadolu’nun soğuk bir kış akşamı, köyümüzün toprak yollarında tek başıma yürüyordum. Ay ışığı, dağların ardında kaybolmaya yüz tutmuş, sessizliği bozan tek şey rüzgârın ıslığıydı. Gözlerim yollara dalmış, belki de seni arıyordum. Sanki her köşe başında belirecekmişsin gibi bir his kaplamıştı içimi. Oysa sen çoktan gitmiştin, geride sadece sessizlik bırakmıştın. Bir de ağır bir hüzün...

Senin yokluğun, insanı yavaşça içine çeken bir kuyuydu sanki. Ben de o kuyunun dibinde, çaresizlikle ellerimi boşluğa uzatıyordum. Her sesin yankısı, her adımın ağırlığı daha da dibe çekiyordu beni. ‘Aşk mıydı yaşadığımız, yoksa bir yanılsama mı?’ diye sorardım kendime. Koca bir çöl ortasında, susuzluktan kurumuş bir bedevi misaliydim. Sadece bir seraptı belki... Artık serap da gitmişti, geriye kavurucu bir yalnızlık kalmıştı.

Yaktığım sigaradan yükselen duman, havada dağılan anıların külü gibiydi. Bir zamanlar kahkahaların, sıcak bakışların, yüreğime işleyen dokunuşların vardı. Şimdi ise o anılar, avuçlarımda tutamadığım kelebekler gibi uçup gitmişti. Geride sadece solgun hatıraların izleri ve kalbimde dinmeyen bir sızı kalmıştı.

Hayat, insana nasıl oyunlar oynar bilirsin. Bazen bir cellat gibi aniden keser umutlarını, bazen de ince ince işler acıyı, anlamazsın. Benim ruhum da böyle işlenmişti işte; o ince zehir, içimi kemiriyor, çürütüyordu yavaş yavaş. Köyün dar sokaklarında amaçsızca dolaşıp durdum. Her adımda biraz daha batıyordum o dipsiz kedere. Bilirdim, sen yoksan kurtuluş yok.

Kelimeler bazen insanın içinde birikir de dökülmez ya... İşte, boğazımda düğümlenen o çığlıklar da öyleydi. İçimde bir yanardağ vardı sanki, patlamaya hazır ama lavlarını tutuyordu. Sensiz geçen her an, yüreğimi daha çok yakıyor, hayatı biraz daha çekilmez kılıyordu.

Ne diyeceğimi bilemiyordum. Bazen insanın diline, yaşadığı acıdan büyük bir şey gelmez. Tek gerçek, sensizlikti artık. Onsuz geçen her an, insanın nefesini daraltan bir ağırlık bırakıyordu geride. Sanki bu dünyada artık ışık kalmamıştı, sensiz bir hayat yaşanmaya değmez olmuştu...