Elimizdekilerden memnun muyuz? "Çoğu zaman" cevabını alır gibiyim. Varken varlığının farkında bile olmadıklarımızdan bahsediyorum. Eşyalar, insanlar ya da muhtemelen aklımıza asla gelmeyen her şey; fark etmez. Yoksunluk olarak adlandırabileceğimiz noktaya geldiğimiz anda bir farkındalık geliştiriyoruz. Varlığına sevinmediğimizin yokluğuna neden üzülüyoruz? Sırf hak gördüğümüz için mi bunlardan mutlu olmuyoruz?


İnsanoğlu olarak elde etmeye çok alışkınız. Evrenin sahipleri gibi davranmaya bayılıyoruz. Devasa binalarda yaşıyoruz sırf manzara görebilmek için ve sonra daha da devasa olanları yapıyoruz ki bir öncekilerin kapattığı manzarayı görebilelim. Her şeyi aynı anda istiyoruz. Sadece deniz kenarına gittiğimizde değil, her sabah uyandığımızda da denizi görmeliyiz. Hatta denizi o kadar seviyoruz ki daha fazla vakit geçirebileceğimiz alanlar yaratmak için denizleri dolduruyoruz. Peki neye sevgimiz?


Değiştirdiğimiz dünyadan da memnun değiliz. Önceki hâli de iyi değildi ama eksikti muhtemelen. Yine de en çok duyduğumuz laftır: Buralar eskiden çok güzeldi. Eskiye duyulan özlem hiç bitmiyor. Yaşam akıp giderken önceden yaşadıklarımıza karşı algımız da değişiyor. Mesela ne yalan söyleyeyim, okulu çok sevmezdim. Buraya gelmesem de olur, diye düşünürdüm. Sıkıcı hocalar, sıkıcı dersler ve ortamlardan ibaretti. Ayrıca gitmesi ayrı bir çileydi. Uzun mesafelerde trafikte kalmak, insanların itip kaktığı metrolarda ayakta kalmaya çalışmak; ki zaten oturmak mucizeydi. Sabahın köründe her şeyden nefret ederek gittiğim okulumu daha bitirmemin üzerinden bir sene geçmeden özledim. Oysaki bitti işte çilem, değiştirdim hayatımı; sürekli mutlu olmam gerekmiyor mu bunun için? Hayır, olmadım. Sabahın henüz insanların yığılmadığı saatlerinde deniz kenarından geçtiğim anlar geliyor aklıma, arkasından leş kokan otobüse binmem değil... Sonra eve dönerken metroda arkadaşlarımla yaptığım hoş sohbetleri istiyorum tüm yorgunluğuma rağmen. Yani sövdüğüm ne varsa o zamanlarda, şimdi içlerinden mutlu olduğum anları yakalayıp özlüyorum. Şikayet etmekle çok zaman kaybediyoruz.


Temel ihtiyaçlarımızı düşündüğümüzde aklımıza gelenler, şartlarla birlikte nasıl değişiyor göremiyoruz. "Olmazsa olmazlarınız" diye sokağa çıkıp insanlara sorsak kim bilir ne cevaplar alırız. Tek tek kısıtlandığımızı hayal edelim bir de. "Senede birkaç kez yurt dışına çıkmazsam olmaz." diyen birisine bunun yasak olduğunu söylersek yıkılır muhtemelen. Bir süre sonra da yaşadığı sokağa bile çıkamayacağını söylediğimizi düşünelim. Sokağa çıkabildiği zamanlar yurt dışına çıkamadığı için mutsuzdu muhtemelen ve elindekinin farkında bile değildi. Hak olarak gördüğümüz şeyler için mutlu olmaktan çok, hakkımız olmadığı söylenenler için üzülmeyi tercih ediyoruz.


Hayatımıza dikkatli bakalım, oralarda bir yerlerde varlığına çok sevinmemiz gereken bir şeyler var!