Bir aforizma ne kadar kısaysa o kadar uzundur

Konak'ın ve Ankara'nın başkenti aynı uzun kulelere sahip taşlardan oluşuyor

Dediğimde

Mantık aramamalı birkaç milyon yıl önce sürüngenliğini tamamlamış dünyalı

Golf sopası vatandaşlarıyız

Vurup takip ediyoruz

Etimizden sökülüyor,

Ve tırnağımızdan

Damarlarımız çürüyor

Soyadım Papadapoulos olmasaydı -ki değil-

Daha güzel perdelerimiz olacak mıydı

Her neyse, anlatıyorum:


Bu bir şiir değil, bu sürrealist her tablonun yazıya bulanışı

Bir kadın biraz göktaşı armağan etti az önce

Arkadaşım dershanede kafa patlatıyor 

Erik Saite bir satır daha Gnossienne yazsın diye


Santral durağında inmek zorundayım 

Ayaklarım su toplamasaydı

İşte o zaman sana koşmazdım


Esmer bir hilal görüyorum 

Ve devam ediyorum çünkü 

Çöp kutuları da savaşın içindedir

Çayevleri ve

Sütlü kahveler, 

Tahassür

Neden mi, seni bekliyorum

Neden mi? 


Keçiören minibüsleri

Ümraniye metrosu

Karşıyaka vapuru

Bilakis hepsi Eskişehir'e yola çıkmış durumda

Yunanistan'da bir sofra kurdum bu yüzden

Tanrılar ve Pisagor bunu seviyor

Antalyalı bir sokak sanatçısı elbette sadece Antalyalı bir sokak sanatçısından ibaret değildir

Üç ve iki beş eder

Ahşap evlerin içine girmedikçe adını görüyorum

Gözlerinin


Çin'i sevmiyorum

Ve Churchill'i

Özellikle de tuzsuzsa

Bir de Stalin

Ayrıca ritalinin dünyanın öbür ucunda üretildiğine dair bir şeyler söylerken neredeydiler acaba

Yeşil gözlü kadınların at gözlükleri olduğuna bile tanık oldum

Bu biraz atletik, biraz gerçekçi, bir parçadan daha az bordo, eflatun ve beyaz


Anlamlandırılamamak üzerine metotlar geliştiriyorum

Bir masal okuyorum bir dağda, sin, aynı dağda, sin, aynı dağda


Damarlarında masalsı patikalardan güller akıyor

Ve parşömen kağıtlarım ıslatıyor viraneyi

Yoksullar dağılırken bulvar köşelerinde lastiklerini saçıp sapanlarıyla

Her neyse, anlatamıyorum.