Burada yaşayamayışımdan, kaçmak tutkusundan ve çok sevmekten bahsettim hep. Başımı yastığa koyduğumda değil, masa başına her oturuşumda köşe bucak saklandığım intihara meyilli düşünceler boğazımı sıktı ama dur bir dakika, yaşamak arzusunu ceplerine saklayıp bana koşan bir sen vardın yanı başımda. Umuda dair inançlarım rastgele bir yılın soğuk kış aylarında bir çiçek misali çürüdü toprağımda. Kardelen olduğundan bahsederdim hep. Birileri ezmiş çiçeğimi ve açmıyor, küsmüş toprağa yeşermiyor. Artık yanı başımda bir beden yok ve ben ekiyorum çiçekleri. Bu mermer hep soğuk ama çiçeklerin solmamalı. Burada yaşayamamak ama seni de buralarda yalnız bırakamamak. Beraber gitmeyi düşlerdim hep, bu şehirden beraber kaçmayı. Sensiz gidemiyorum ve sen kalkıp benimle gelemiyorsun. Bulunduğum yeri terk etmek arzusu kemiklerime bulanmış ama seni hep daha çok sevmek iliklerime. Masa başındayım ve düşünceler bağrıma çöktü bu defa. Yaşamak ama yaşayamamak, sana artık sarılamamak sancısı midemi tekmeliyor. Ama şşş, saat gece yarısını geçeli üç saat oldu. Uyuyalım artık, bu gecenin sabahında güneş doğacak, dikenler batan gözlerime rağmen neşe saçmam gereken bir günü doğuracak.