Gidebildiğin kadar görebildiğindir yol, görebildiğin kadar aşabildiğin ve aşabildiğin kadar varabildiğin.
Sonunu göremediğin, belki görüp de varamadığın her yol la tenahi hatırını meşgul eder.
Yol ayrımları... Seçimler... Kendi elinle kendin için kazdığın bir mezar veyahut çiçek bahçesi, bahar.
Yolu kısaltmak, derince bir şecaatsızlık hâli.
Kendisiyle savaşmaktan, kendisine direnmekten keyif alabilen insanlar bundan imtina eder.
Rüzgara, yağmura karşı camlarını ancak tutsak olanlar kapatır ancak neye tutulduğunun dahi şuurunda olmayanlar.
Yolu dinlemek yerine kulağını müzikle tıkamak ise ahmak işidir. Attan inip kaplumbağaya talepkâr olmak kadar belki.
Nazarı daimi olarak ileriye/sona sabitlemek dolayısıyla yol kenarındaki letafeti kaçırmak, aklı kaçırmaya müsavidir.
Yol belirsizliktir ancak yolun sonu bellidir.
Yollar çeşit çeşittir ancak istikamet tektir.
Yola muhtelif manalar yüklenir oysa yol bizatihi manadır.
Dilerim yolumuz çiçeklerle süslenmiş olsun. Yolun sonunda ise biz çiçeğe dönüşelim.