Bir harman zamanına bırakmak geliyor içimden her şeyi. Oturup bir masa başında geçmişe, geleceğe düzen tutmaz tellere ağlamak geliyor. Dostlarla, radyoda denk gelen bir türkü gibi denk gelmek istiyorum. Öyle habersiz olsun öyle mutlu etsin. Bu iklimlerden çok şey bekliyor insan. Gurbetten geleni, mızrabın vurduğu teli, tellere konup baharı karşılayan kuşları belki de kuşların yollarda gördüklerini bekliyor.

Bir uzun yola değmek, belki biraz görmek, belki de biraz bırakmak diye düşünüp heybeyi bu kez yola hazırlıyor. Yılların yorgunu olan bütün hayalleri, düşünceleri, özlemleri ile düşüyor yola. Hâlâ diri tutmaya dair çiçekli bir umudu var. Kaç köy kaç kasaba ışığı geçiyor. Bazen bir çayda sohbete dalıp gidiyor; bazen bir kitapta yola akıp gidiyor. Yollarda harman zamanları, güneşi batıran koyun sesleri bir çobanın ıslığına karışmış. Durup seyretmelik ardına uzak dağların türküsünü söylemek geliyor içimden; bunu hissettiğinde anlıyor ki, insan heybe dolmuş, arkadan bir türkü yavaşça tele değiyor; uzun ince bir yoldayım gidiyorum gündüz gece...