kâğıda akamayan kalemin kurşunu zihnimi parçaladı
oysa kalbim daha iyi bir hedef olmaz mıydı
yaktığım tüm sayfalardan geriye kalan kül
ellerimin titreyişinin patolojik bir çıktısıydı
şifa aradığım kapılarda bin kusur
yolumu bulmak için çıktığım yollar
bir pazardan diğer pazara uzayan bahar
şimdi hangi durakta inmeliyim
hangi durak ki beni durdursun
ve ben bazen son bir durak da aramış olabilirim
aramış olabilirim ayaklarıma kesin bir çizgi
ölenleri unuttuğum kadar yaşadığım
mezar taşlarında yalnızca doğum yılım
derken derken mezar taşım konuşmaya başladı:
bir kelime ile başlıyor her şey
doğumum da bundan
yaşamımın bir anlam etme telaşı da
fakat madem kuyular kör
arkama baktığım yollar kısa
o zaman kendimden başlamalıyım anlatmaya
gittiğin yolları gözlerimle izledim
ne hüzünlü sahneydi bir bilsen
gişe rekorları kıran kendini aramaların
döndüğün her köşede biraz daha bulanıklaşman
ah, ağlamamak için zor tutuyorum kendim
tanıdık bir tablodur elvedalarım
kalın perdeleri olan pencerelerden içeri sızamayan
hep bir önceki durakta inmek zorunda kalan
çok kusurlu az huzurlu biriyim
sustu
tüm mezar taşları bir gün susar