Yol uzadıkça uzuyor, zihnimdeki düşünceler birbirine düğümleniyor. Aşağı inen yol sanki tepe çıkıyormuş gibi dizlerime vuruyor. Evlerin camları birbirine giriyor, önlerindeki çiçeklerin renkleri pekala canlı olmasına rağmen siyah beyaz filmden çıkmış gibi duruyorlar. Bir kadın geçiyor yanımdan, yüzünde kocaman bir gülümseme ile kucağındaki bebeğine bakıyor. Zannediyorum ki bi kız çocuğu, annesi ona Ela diye sesleniyor. "Bak ne varmış burada diye salladığı anahtarlık ilgisini çekiyor ki küçük Ela da annesiyle atıyor kahkahasını. Gerçi bebeğin gülümsemesi kahkaha olur mu bilmiyorum. Bebek kahkaha atar mıydı? Gördüğüm kadarıyla da atıyor hatta öyle bir gülüyor ki annesinin yorgunluğunu alacak derecede yükseliyor sesleri. Bende buna irkildim ya, dalmışım köşe başındaki adama. O da dalmış bakıyor karşıdaki taşları yarısı sökülmüş kaldırma.

Düşündükçe düşünüyor, bazen yüzünü ekşitiyor. Bazen de elini boynuna götürüyor kafasını sallıyor. Bende bundan etkilenmişim ki, kendi dertlerim geldi aklıma. Dert dediysem de kime göre dertti bu. Kendime ağır geldiği belli.

 Güneş kendini aşağıya çekiyor, gök mavi yerini soluk bir turuncuya bırakıyor. 

Çevremde kimse kalmamış, bomboş sokakta bir başıma kaldım yine. Her zaman olduğu gibi burada da aynı hissi yaşıyorum. Nasıl oluyorsa hep peşimde bu his. Sokakta, markette, otobüste, ağacın altında oturmuş kuşları izlerken bile ve hatta bir toplantıda belki bir salon dolusu insanın içinde... 

İçimde bir yokluk var, sanki iyice içine çekiyor beni. Boğuluyorum derinliklerimde, koca bi fanusa kapatılmış kuş gibiyim. Kanatlarım var ama sınırlarım çizilmiş. Havalandıkça çarpıyorum, yükseğe çıkmak istedikçe daha sert çarpıyorum engellerime. Çırpınıyorum, kanat seslerim fanusun camlarına vuruyor ama hayır bana engel bu varlık. Zirve miydi yoksa kendimi kapattığım sınırların dışında da gideceğim yerler var mıydı? Asla anlayamayacağım galiba

   Yolculuk sabahına uyandım bugün. Annemin yanına gideceğim, ilk tatilimde yanına gideceğime söz vermiştim. Kahvaltı yapmak için çok erken saatler benim için. Doğrusu bazen hiç yapmıyorum. Farkında olmuyorum, öğlen saatlerinde geliyor aklıma bir şeyler yemem gerektiği. Aklıma annemin börekleri geldikçe daha çok heyecanlanıyor midem. Kahvaltı bekleyebilir bugünde, şu an o börekler için kendimi hazırlıyorum. Midemi bu düşünce ile oyalıyorum. O da pek ses etmiyor.