Herkes durağan bir yaşamda, seyre olmuyor müsait. Kimileri bizzat içinde olmak istiyor her şeyin, o kimilerinden olduğumdan gezmek üzerine bol kafa yorduğum, bazı nedenlerle ertelemek durumunda kaldığım için kendime hem kızıp hem de üzüldüğüm dönemlerdeyim. Fakat ne değiştirir?

Hayaller de kendi içinde ikiye ayrılır, bir hayalim olsun diye içten içe inanmayarak, salt tutunmak meramıyla sarıldıklarımız, bir de işte can-ı gönülden olacağına inandığımız, olmayan her anın içinde varlığını gösteren hayallerimiz. Gezmek, gezerek öğrenmek nezdimde ikincisi, zira salt yakın çevrem, içinde bulunduğum şehir, hatta ülke veya kıta her neyse, yetmiyor bana. Yetinememek değil, mutlu olmak için ille o lazım demek değil, olduğum halde de mutluyum fakat dahasına bir yol varsa seve seve açığım gitmeye. İçimizde de bir yol var, kulağımızda bir şarkı, usumuzda bir şiir, yaşatmak için "şeyleri" yolla ve yolda yaşamak hissi şimdiden heyecanlandırıyor beni.

"Giden ben değilim yoldur..." (Hilmi Yavuz)

Ve beni çok etkileyen bir dize de şu:

"Çaresiz çıkılacaktır o yolculuklara

Ki bir ömrün karşılığıdır serüvenler" (Ahmet Telli)