Işığın fevkine baktığım yerde duruyorum

Uzun yoldan geldim dilekçe götürüyorum

Aynı telden şarkılar söyleyen yoldaşlar, bir ben duyuyorum

Bir de tozlu kentin boş binaları .

Şimdi ete kemiğe bürünmüş bir dolmuş geçecek

Işığın fevkine baktığım yerde duruyorum, binersem yoldaşlar gidecek


Uzun yola gidiyorum

Yoldaşlar soylu

Hiçbir soylu soyluluğundan şikâyet eder mi?

Ben konuşursam kıvama giremeyen yoldaşlar pratikleşir belki vücut bulmakta

Görünmez bir yola gidiyorum saat önemsiz, zaman hiç olmadığı kadar değersiz


Yoldaş kara

Şehir sessiz

İki kelam eder, sesleniş olur, saltanat çöker

İnanç zanneder

İşte yine ayaklarımız toprağın köklerinde

Bir dokunuş ile var olma teşebbüsünde bulunursam, baki kılın imgelerle


Işığın fevkine baktığım yerde duruyorum

Gözlerimiz ve tenimiz ayın gövdesi

Ve saçlarımız yağmurun ağırlığında

Biraz da yoldaş yük oldu bana


Adım attığım yer kayıp haritada

Aklanmak için yoldaşlara, izin veririm yağmalanmama

Ve sezmek yalnızlığı koşar adım hoyratlığımda


Işığın fevkine baktığım yerde duruyorum,

Tan ağarıyor

Doğmamış ışık hüzmelerine kapıyorum gözlerimi

Yoldaş kayboluyor göz açıp kapayıncaya


Işığın fevkine baktığım yerde duruyorum

Işık da sönüyor sonra…