Bazı günler sayfalarca yazmak isterim. Aynı, alıp başını nereye gittiğini bilmeden saatlerce yürümek istemek gibi bir şey bu. Sanki yazdıkça o içimde kızdığım, kırıldığım bütün noktaları dışa vurmuşum gibi bir hafifleme gelir. Kuş gibi hafifletir kelimelerin kağıda ilişmesi beni. Tam da bunun için aldım elime kalemi. Ey okur! Sana sesleniyorum. En çok da kendime aslında. Kendi doğrularıyla yaşayan insanlara kızma çünkü göstermemiş kimse ona başkalarının doğrularının da kara deliğe götürmediğini... Sakinleş, bir durup düşün derim, sana deseler ki gözlerini bağlayıp seni dünyanın 7. harikasına götüreceğiz, yine de istemeyiz gözlerimizin kapatılmasını, sonunda çiçekli yollar olduğunu bilsek de. Çünkü bilinmezlik, o anlık karanlık, hepimizi korkutur. Şimdi düşün işte, seni düşündüren karanlık belki onu da düşündürdü. Kapatmak istemedi gözlerini. Görerek ölmek, görmeden yaşamaktan hazin geldi belki de, ne bileyim. Hoş gör! Hoş gör ki yoluna baksın, yaşayacağı şeylerde bahanesi sen olmayasın. Gülümse ve ona de ki: Yolun hep bahar bahçe olsun emi!