Hayatın yollar üzerine kurulu olduğuna dair birçok söze aşinadır kulağınız. Şiirler, şarkılar bunlar üzerine yazılır. Bir bakmışsınız Aşık Veysel bağlamasını eline alır ve söylenir “Uzun ince bir yoldayım, gidiyorum gündüz gece”. Diğer yandan başka bir yazar söylenir “varmak değil yolda olmak güzel”. Peki nedir bu yol? Kaç tane yolumuz vardır? Tek midir bir parkur misali yoksa değiştirebilir miyiz yolumuzu patikalardan... Kemerlerinizi bağlayın yolculuğa çıkıyorsunuz, satırlarımın yolculuğuna hoş geldiniz.

 

İnsanın yürüdüğü yol tektir. Kişi doğduğu ilk andan itibaren şekillendirir yolunu. Kimisinin yolu daha doğduğu ilk anda hazırdır. Ailesi çizer yolunu. Taşları, eğimi, sınırları seçilmiştir. Ama çoğumuz büyüdükçe çizeriz yolumuzu. Bir insanı tanır, kızar, kırılır ve tanırız kendimizi. Yaş aldıkça genişler yollar. Bu genişlik ferahlık anlamında değil aksine boşluk anlamında olacaktır. Neden mi? Sıkı tutunun hızımızı arttırıyorum

 

İnsanları tanır, aşık olur, arkadaş ediniriz. Yollarımızı kesiştirir, kesişen yolu birleştirip beraber yürümek isteriz. Söz konusu aşksa asfaltı döker, yolun sınırlarını birlikte çizeriz. Yoldaki taşları birlikte kaldırır, yolu birlikte temizleriz. Ya sonra? Biraz düşünün hadi ben frene bastım bekliyorum... düşünmüş iseniz şimdi freni serbest bırakabilirim, kemerlerinizi kontrol edin!


Sonra… Yolcular birbirine artık aşinadır. Yoldaki taşları kaldırmakta ileriye yönelik asfaltı dökmekte birisinin üzerine kalır. Yoldur bu elbet yoracaktır ama hem paragrafın başındaki “sonra” kelimesine üç noktayı sıralayan hem de hevesi kursağa dizen yol değil yanımızdaki yolcu olacaktır. Zamanla yoldaşınız yoldaki taşları toplamak yerine daha ileriye fırlatacaktır. Evet evet başka bir deyişle geçiştirecek. Önümüzde deniz olmadığı için o taşlar zamanla ileride duvar olarak birikecektir. Her güven sarsılışı ileriye fırlatılan bir taş olacaktır. Bazense hayal kırıklıklarında bir yanınızdaki yolcuya bakacak bir de yürünen onca yola bakıp derin bir iç çekip sevdiğiniz için görmezden gelerek bir taşta siz fırlatacaksınız ileriye. Kim bilir belkide taşları eteğinizde saklayacaksınızdır. Yolun hatırına, yolcunun hatırına.

 

Yol eskidikçe asfaltta eskiyecektir. Asfaltı tazelemek için şöyle bir kollarınızı sıvadığınızda koskoca bir duvar görmeniz kaçınılmaz olacaktır. Sonrası büyük bir tartışma, bu duvarın burada ne işi var? Bir şairin ola ki duvar örmüşsem tuğlasını sen vermişsindir dediği o an yaşanır. Siz sevdiğiniz için taşları yine sokuşturursunuz ceplerinize ve duvar kalkar. Ya da duvar sizinle gelir desem daha doğru olacaktır. Bir hayal kırıklığını bile kaldıramayacak durumda iken yoldaşınız bir kez daha güveninizi kırar ve dengeniz kaybolur. Bazen yolunuzda tercihler belirir, kişiler belirir. Yoldaşınız yolu temizlemedikçe dengeniz daha da kaybolur. Hem cebinizdeki taşların etkisi hem yoldaşınızın sizi atlama taşı bilip inancınızın üzerine basıp geçmesi ile kendinizi inşa ettiğiniz yolun en başında bulursunuz. Hem de eteğinizdeki taşlarla birlikte. Yolun başında diz çöküp yola devam eden eski yoldaşınızı izlersiniz bir süre. Düştüğünüz yerden kalkmak için değil uzatılan bir ele tutunacak gücü yere kendi ağırlığınızı verip kalkacak gücünüz bile olmayacaktır. Kimisi o yolun başında 1 saat bekler kimisi bir ay. Zaman geçtikçe bir taşın daha eklendiğini görürsünüz. Bir taşın daha ağırlığı… bu taş bir zamanlar atan kalbinizden başkası olmayacaktır. Her şey, herkes yolundadır ama senin yolundan ne haber vardır? Kim bilir belki yolun bile yoktur. Ne çok adamışsın kendini yol inşa etmeye ama senin bir yolun vardı noldu ona.. 

 


Bekleyiş biter, o yolun başından kalkarsınız. Kendi yolunuza dönersiniz. Ne çok ihmal etmişsiniz o yolu. Ne bu boşluk. Nasıl dolacak? Bu sefer eteğinizdeki taşları dökersiniz kendi yolunuza. Bunlar standartlarınızı oluşturur. Tavizleriniz, güven kırıklıklarınız yeni yoldaşınız olacaktır. Gözyaşlarınız çiçeklerinizi sulayacaktır. Zamanla içinizdeki taşı yontan heyecanlar yaşayacaksınızdır. Bu bir zamanlar atan kalbinizin varlığını hissettirecek ve yolunuzu daha bir şevkle yürümenize sebep olacaktır. Diğer tüm güzellikleri yolunuza çekmeniz size artık imkânsız gelmeyecektir.



Yolculuğumuzun sonuna geldik kemerini açabilirsin ama sana son kez şunları söylemeyi şoförlüğümün bir borcu bilirim;


Birisiyle yolun kesiştiğinde hemen yola asfalt dökmeye kalkışma sen inşaat ustası değilsin bir dur bekle. Yolcuyu tart. Uğruna yol inşa edeceğin kişi bir gün o asfaltı sana dişinle söktürecek midir. Cevabın kesin hayırsa çık yola.



Yola çıktığında kendi yoluna aykırı yollara yokuşlara sapma. Bazen yolcu çok iyidir ama senin yolunun malzemesi ona uymaz. Kendi malzemeni sırf diğer yolcunun malzemesine uysun diye değiştirme. Süte su katma yani. Bırak zaten bu şekilde inşa edilen yol en ufak depremde yıkılmaya mahkumdur.



Yoldaşınla ilgili her şey tamamsa yeniden yol yapmak yerine yolarınızı birleştirin böylece kendi yolunu ihmal etmemiş olursun. Çünkü yolundur seni sen yapan.Ne sen onun yolunu yık ne de o senin çiçeğini koparsın.



Yoldaşınla ilk anlaşmazsızlıkta taşları ileriye değil yolun dışına doğru fırlat. Eteğinde taş biriktirme. Bir gün eteğindeki taşları dökmek zorunda kalma. Çünkü Atalarımızın dediği etekleri zil çalıyor sözünü yaşamak için eteğinde hiç taş olmaması gerekir.



Seni üzen, yoluna taş koyan insanların yoluna düşme, yollarına ayağını uzatma. Onlar günün birinde yaşattıklarını yaşarken anlayacaklar zaten ne kadar büyük ah aldıklarını. Ne demiş evliyalar" ayağına taş değse kalbini yokla." Seni taşa çevirenlerin yolu ne kadar açık olabilir bir düşün. Sen yoluna bak, yolunu süsle. Benim yolum sizin yolunuzla bir değil de. İleride ki güzel günler için hazırla bahçeni.


Yoldaşınla yürürken zaman zaman yavaşla ve sor kendine "Yürüdüğüm yoldan ne haber vardır'" diye. Kalbin, umudun "güzel haberler vardır" demedikçe ilerleme. Rehberini kendin bil, istişare et duygularınla. Bastırma, erteleme.



Ve son olarak

Bu yolculuk için teşekkür ederim. Tekrar gel olur mu! Yolun öyle açık olsun ki kuşlar konsun göğüne.

Görüşmek üzere :)