bıkkın gözlerim
kıştan çıkıp kara bulutlarından arınan
yorgun ve donuk bir maviyi içine
hapsetmiş göğe dikildi
çoğu zaman
ikimiz de birbirimizi
çarpık çurpuk küflü antenlerden
yılan gibi kıvrılıp duran klima hortumlarından ve
duvarlara mıh gibi çakılmış reklam tabelalarından göremezdik
bazen ben seni görür ve
maviliğini çabucak doldururdum iç ceplerime
sen bana bakınırken
ben başka bir yerlerde seni
arıyordum muhtemelen
bıkkın gözlerimi büyütmüş
yine aranırken
yere yapışmış, patlak renkli bir arabadan çıkan
tır kornasıyla irkilip sövdüm
o ucube ilerlerken iki metrelik daracık sokakta
bir koşu gidip lastiklerini ortadan ikiye böldüm
sonra komşum
sigara külüyle doldurdu kafamın içini
dumanını da sana doğru üfledi
nereden bulduysa artık
kendisinde o cüreti
ben kafamı kaldırdığımda
gözlerim gökyüzünü görsün istiyorum
afili sıfatlar getirmeyin önüne
ziyan değil
gerek de yok zaten
yorgun da olsa
maviliğinden mahrum kalmasın iç ceplerim
belki bir gün denk geliriz
ben dayamışken dirseklerimi toprağa
göremediğim kadar görür seni ve
kapatırım artık gözlerimi
bırakırım bedenimi
o kiraz ağacının altında