Gökyüzünden biraz yağmur aşırdım bugün,
Astım onları annem gibi gözlerimdeki balkona.
Sıradan hüzünleri öne,
Kimseye söyleyemediklerimi daha arkaya.
Gizledim onları çünkü göstermezsem gücümün tükendiğini sadece kendim bilirim, inandım buna.
Yüreğimde buruşturup attığım kaç şiirim var biliyor musun?
Adım atacak yer yok, acımasızca ezip geçtiler onları bu yüzden.
Ateşe vereceğim bir gün; temizlemek için, kurtulmak ve arınmak için yakmak gerekir bazen, biliyorsun.
İçim elvermese de beklerim ben,
Herhangi biri elinde sigarayla uyuyakalır bir gün yüreğimde.
İnce ince ve yavaş yanar kağıtlar.
Tutuşunca ama beraberinde her şeyi yok eder ya hani,
O küçük kıvılcımı bekliyorum ben işte.
Beklemekle geçen ömür,
Beklediğinden umudu kesince ölür.
Beklemiyorum artık.
Gidilecek o kadar yol varken
Neden her gün aynı yollarda yürür ki insan?
Alışkanlık mı bu?
Çaresizlik mi?
Ne bu?
Adını koyun artık bu hissin.
Yorulmaktan yoruldum.
Umarım dinç bir anına denk gelirim,
Yorgun bir kurşunun.
Kanım akar toprağa,
Son bulurum.
Bulsam...
Bulmalıyım...
Gökyüzüne ulaşmanın.
Sevdiklerime kavuşmanın.
Toprağa karışmanın.
Nefes alıyorum diye ne bu yaşıyoruz sanmalar?
İçi ölünce ölse insan ne çıkar?
Ruhum bedenime küskün.
Alsanız ya artık birinden birini benden.
Gücüm olsa gökyüzünü yeryüzüne fırlatsam.
Yerle bir olsam,
Çıkar mı ruhum canımdan?
Sanmam...