İnsanın, yaşamını aceleci, açgözlü bir şekilde hırsla negatif düşüncelerin peşinden gitmeyi tercih etmesi pozitiflikten ve de hayatın her anını şükürle yaşamaktan onu uzaklaştırmaya başlar. Zaman algısını bir yere yetişmeye çalışıyormuş ve sürekli saatini kontrol ediyormuşçasına bir algıdan, bir yere yetişilmeye çalışılmayan ve akan zamanı derinden, yukarıdan izleyecek kadar yavaş, odak ve sakin bir şekilde akışla, birlikle ve var oluşla bir bütün haline gelmek gibi bir algıya evrilmeli. İşte bu noktada insan düşünceleri ve eylemlerini uzaktan izler gibi olayları ve neticelerini tartarak ve olumlu veya olumsuz olarak nitelendirerek seçimini yerine getirmekte ustalaşmaya, zihnini kontrol etme ve zihnin ona sunduklarını seçip seçmeme özgürlüğünü eline almış olur. Bu, negatif düşünce kayıtlarının silinmesini ve yerine yeni pozitif düşünce kayıtlarını oluşturmayı sağlar. Bu noktada pratik yalnızca zihinle yapılmaz; zihin, nefes ve bedenin dengede olması için komple ve bağlantılı bir çalışma gerekir. Bu sebeple olumlu düşünceler ve eylemler oluşturmak adına zihin, akış halindeyken negatif düşüncelere kaçmamak, sadece nefes almanın şükrüyle pozitif kutupta kalmak adına nefes ve de aslında iç içe geçmiş bu sofistike yaradılışın tümünü kapsayan ve tüm bu mekanizmalarda oluşan somutluk ve maneviyatın, zihne kaydedilen düşünce kayıtlarının eyleme dönüştüğü fizik beden üzerine çalışılma ile bütünsel bir farkındalık ve bilinç seviyesinde bir sıçrama yapmak elzemdir. Bu minvalde insanın kendine ve bu sistemin adaletine güvenmesi, inanması muvaffakiyetinin en büyük dayanağıdır.