senin şehvet dolu dünyaya doğmuş olman beni derinden etkiliyor

senin şehvetli görünüşün sezgiye

senden aldığım vahye tanıklık ediyor

senin huzurunda bir çocuk gibi oynayabildiğimde ne kadar mutlu oluyorum

başladığım her şey senin yakınlığın duygusuyla kutsandığında

ve kimsenin bilmediği, kimsenin şüphelenmediği doğana düşkün olabildiğimde

isimler seni çağırmaz

susuyorum ve adını vermiyorum

ancak sana adınla hitap etmek ne güzel olurdu

narin kadın!

yumuşak hareketler narin kadın!

adına dokunmayacağım

dünyevi mülklerden o kadar arınmışım ki sana benim diyorum

ruhumun dinlenme yeri neresidir?

nerede nefes alacak ve düşünecek kadar rahatlamış hissederim?

küçücük bir boşlukta

içinde evde olmak yansımama yol açıyor

senin bilincin her duyguyu tüketir

şakalarda gülemem, sevinemem, başkalarıyla umut edemem

seni tanımak, seni tanımak duygularımı çok hareketsizleştiriyor

ruhun vahyetine inancım var

hissetmede, görmede veya duymada değildir bu inanç

aşkın duyu organlarımın bütününden fışkırıyor

hepsi sevgiye hizmet ediyor

neyin sevildiğini ortaya çıkarıyor

sen iç dünyamın aynasısın

seni ıssız yollarda takip ediyorum

sakin ve sessizken rüzgarın savurduğu her yaprağın

düşüncelerimin durup dinlemesine izin veriyorum

seni yakalamak için bir ağ gibi yayılıyor duyularım

çitlerin arasında geziniyorum

çalıların arasında ilerliyorum

güneş yakıyor, çimenlere uzanıyorum, yorulmuyorum

beni sadece ana çekiyorsun

insanlarla kıyaslamadığımı sana yükseltiyorum

arıların vızıltısı, böceklerin sürüsü, yakınlığını bana iletiyor

köpeklerin gece rüzgarında uzaktan havlamaları bile önsezilerimi uyandırıyor

bulutlar ay ile oynadığında, ışıkta yüzdüklerinde, şekil değiştiriyorlar

orada her şey ruhtur ve açıkça göğsümden nefes alıyor

bana doğru dönmüşsün

dalgalar üzerinde sanki aşkın nefesiyle taşınmakla yetinmişsin gibi

doğanın tamamı yalnızca ruhun bir simgesidir

o kutsaldır çünkü onu telaffuz eder

onlar aracılığıyla insan, sevgiye de ihtiyaç duyan kendi ruhunu tanımayı öğrenir

dudağının sevgilisinin ağzına değmesi gibi kendini ruha emmek ister

ben de sana sahip olsaydım ve beni hissedecek ruhun olmasaydı

kesinlikle bu beni asla arzumun arzu edilen sonuna getirmezdi

her insan öyle bir muammadır ki

iki insan arasındaki aşkın görevi bu muammayı çözmektir

öyle ki her biri kendi derin doğasını aşk aracılığıyla ve onun içinde bilebilir

önünüzde zihinsel imajını tanımaktan başka ne yapabilirim

bu benim günlük işim ve başka ne başlarsa başlasın

hepsi sana doğru çıkmak zorunda

sana gizliden gizliye hizmet etmek

düşüncelerimde, işlerimde, seninle yaşamak

kalabalıkların ortasında ya da yalnızlık içinde sana yakın durmak

beni kabul etsen de inkar etsen de rahatsız edilmeden sana kutsal bir yakınlığım var

insan sanki tapınaklara hizmet etmek için doğmuş

evin mabedinin havasının bana doğru esmediği yerde

yolumu kaybetmiş gibi kendimi güvensiz hissederim

sen benim tapınağımsın

seninle olmak istersem

günlük sıkıntılardan arınırım

demek sen benim dinime giriş kapısısın

gerçek aşk aldatma yeteneğine sahip değildir

her dönüşümün altında sevgilisini arar

aşk, birlikte samimi bir varlıktır

eğer sevdiğim doğruysa senden ayrılmam

aşk ne kadar ileri gider sancaklarını açar

sevinç çığlıklarıyla krallıklarını fetheder

zaferin coşkusuyla ebedi atasına koşarsa

aşk ancak o kadar ileri gider ki başladığı yere girer

ve ikisinin birbirine karıştığı yerde

aralarındaki sonun sınırı da sırrı da çözülür