Yunan Mitolojisi 


Yunan Mitolojisi, Antik Yunan'da evrenin yaratılış süreci, Tanrı, Tanrıça ve kahramanların yaşantılarını ele alırken, hikaye ve öğretiler de içermektedir ve bu mitoloji eski Yunan dininin de temellerini oluşturur.

Günümüzde ise ulaştığımız ve okuduğumuz bu kaynaklar, o dönemde ''mythos yazarı'' diye de tanımlanan, derleyiciler tarafından oluşturulan yazılı halleridir. 

Yunan Mitolojisi, çoğu Avrupa Mitolojisini hatta Yakın Doğu Mitolojisini bile etkilediği için önemlidir, Romalılar da tüm Yunan Tanrılarını kabul etmiş ve farklı adlarla anmışlardır. 



Yunan Mitolojisinin Yaratılışı


Yunan Mitolojisinin başlangıcında Khaos vardır, Khaos sonsuz bir boşluktur ve bu boşluktan,


● Tartaros'un Boşluğu - Ölüler ülkesinin en derin yeri olarak bilinir

● Esir - Dünyayı saran ışıklı tabaka

● Erebos - Yer altı karanlığı

● Gaia - Toprak Ana

● Nyks - Gece 

● Hemera - Gün 

● Eros - Aşk var oldu.


Khaos'tan çıkan Gaia yani Toprak Ana, tek başına Uranus (Gökyüzü Tanrısı) ve Pontus'u (Denizler Tanrısı) doğurur, dağları yaratır ve sonrasında Uranus ve Pontus ile birleşip, evreni Yunan Tanrıları ile doldurur. 

Uranus'la birleşmesinden altı erkek tanrı (Okeanos, Krios, Koios, Kronos, İapetos, Hyperion) ve altı dişi tanrı (Theia, Themis, Tethys, Rhea, Phoebe, Mnemosyne), üç kyklop (Arges - Yıldırım, Brontes - Gök gürültüsü, Steropes - Şimşek) ve yüz kollu olarak tanımlanan hekatonkheirler (Briareus, Kottos ve Gyes) doğar. Bu on iki Tanrı, Yunan Mitolojisinde ''Titanlar'' olarak geçer.


Gaia'nın Pontus ile birleşmesinden ise Deniz Tanrı ve Tanrıçaları oluşur, üç erkek deniz Tanrısı (Nereus, Thaumas, Phorkys) ve iki dişi (Eurybia ve Keto).


Gaia ve Uranus'un birleşmesinden doğan Kronos, çocuklarından iğrenen, onları sevmeyen ve doğar doğmaz toprağın derinliklerine kapatan kapatan babası Uranus'a acımaz ve onu öldürür, Uranus'un toprağa karışan kanlarından; 


● Orman Perileri

● Erinsyler - Öç Tanrıçaları

● Gigantlar - Devler

 

ve denize düşen erkeklik organından ise Aphrodite doğar, bu olaylardan sonra on iki Titan devrilir, yerine Olymposlu tanrılar başa geçer, farklı bir düzen oluşmaya başlar. On iki Tanrı, Olympos dağlarında ikamet etmeye başlarlar fakat Olympos'da on iki sayısı asla değişmez, bir Tanrı göreve getirilirse bir Tanrı görevi bırakır, bu on iki sayısı asla değişmez, sabittir.


Yunan Mitolojisi Tanrıları olağan dışı yetenek ve becerilere sahiptirler, asla hastalanmazlar, çok üst düzey bir olay dışında yaralanmayan ve ölmeyen tanrılardır, yani ölümsüzlerdir ve ayrıca ambrosia ve nektar ile beslendikleri için sürekli genç kalırlar.


Yunan Tanrıları, hayatın bazı durumları ile özdeşleşmişlerdir. Mesela, Aphrodite aşk ve güzellik tanrıçasıdır. Hades yer altı dünyasının hükümdarı, Poseidon ise denizlerin mutlak hakimidir.



Yunan Mitolojisinin Tanrıları ve Görevleri 


● Zeus - Gökyüzü ve Hava olayları

● Poseidon - Denizler ve Depremler

● Hades - Yer altı

● Athena - Bilgelik ve Savaş Stratejisi

● Ares - Savaş

● Hephaistos - Demircilik ve Ateş

● Hermes - Hırsızlık, Şifa, Yolculuk ve Haberleşme

● Artemis - Avcılık, Okçuluk, Ay, Bakirelik

● Aphrodite - Aşk ve Güzellik

● Dionysos - Şarap 

● Hera - Evlilik, Bereket ve Aile

● Apollon - Işık, Sanat, Şiir, Tıp



Tanrıların ve Tanrıçaların Kısaca Hayatları ve Yaşantıları


Herakles


Yunan Mitolojisinde Herakles olarak bilinirken, Roma Mitolojisinde ise Herkül olarak anılır. Herakles'in annesi Alkmene, normalde amcasının oğlu Amphitryon ile evlidir ama gel gelelim Zeus, Alkmene'ye aşık olur ve onu elde edebilmek içinde kocası Amphitryon kılığına girerek, onu elde eder. Alkmene, aynı gün asıl kocasıyla da birlikte olur ve bu birleşmelerin sonucunda ikiz çocuklar dünyaya gelir. İkizlerden Herakles, Zeus'un oğlu iken İphikles, Amphitryon'un oğludur. Herakles'in Zeus'un oğlu olduğunu anlayan Hera (Zeus'un eşi), öç almak için fırsat kollamaya başlar. İlk önce Zeus'u oyuna getirir ve ondan Perseus'un soyundan doğan ilk çocuğun, hükümdar olacağına dair yemin alır. O sırada Perseus'un soyundan Stheneos'un karısı da Eurystheus'a hamiledir. Alkmene'nin doğumunu geciktiren Hera, Eurystheus'u Eileithyia ve Moiralar yardımıyla yedi aylıkken doğurtur ve böylece Perseus soyundan doğan ilk çocuk Herakles değil, Eurystheus olur. Zeus'un bunu görmemesi için de Ate'yi görevlendirir. Perseus soyundan doğan ilk çocuk Eurystheus, Mykene ve Argolis bölgesinin kralı olur ve Herakles'i buyruğu altına alarak ona on iki zorlu görev verir. Bunun sonucunda Hera, henüz Herakles doğmadan, onun taht hakkını elinden almış olur. Ancak, Hera'nın öfkesi hala dinmemiştir. Herakles, doğduğu ilk günden itibaren tanrısal bir güce sahipti, Hera'nın gönderdiği iki zehirli yılanı eliyle sıkarak öldürdüğünde Herakles, henüz birkaç günlük bir bebekti ve bu olayı duyan bilici kişiler, Herakles'in dünyada yaşayan en güçlü varlık olduğu haberini vermişlerdi. On sekiz yaşına geldiğinde, babasının sürüsüne musallat olan aslanı öldürür, derisini sırtına post ve başına miğfer yapar. Bu olaydan sonra Thebai Kralı Kreon, büyük kızı Megara'yı ödül olarak Herakles'e verir ve Tanrılar ise bu yeni çifte hediyeler verir. Hermes bir kılıç, Hephaistos altın bir göğüslük, Apollon ok ve yay, Athena bir giysi ve Poseidon bir at verir.



Poseidon


Denizlerin Tanrısı, toprakların hakimi, yeryüzünü titreten üç dişli yabanın sahibi... Poseidon!

Yunan Tanrıları arasında denizi simgeler ve aynı zamanda Zeus'un da kardeşidir. Roma Mitolojisinde adı Neptün'dür. Annesi Rhea, babası ise Kronos'dur. 

Kronos, Zeus hariç bütün oğullarını yutmuştur ve Poseidon'da bunlardan birisidir. Rhea, Zeus'u bu olaydan kurtarmış ve Zeus geri gelip babasıyla savaşarak kardeşlerini Kronos'un içinden kurtarmıştır.


Güçlüydü, Zeus'tan sonra en önemli Tanrıydı. Elindeki üç dişli yaba sembolüydü, denizleri ve toprakları kontrol ederdi. Bu üç dişli yabayı yere vurduğunda ise adaları denizlere gömer, bazı adaları da denize çıkartıp depremler yaratırdı. Gücünün farkındaydı ve kardeşi Zeus'a kafa tutmayı hiç bir zaman bırakmadı. Zeus'un ona emir vermesinden hoşlanmadığı, bu hoşnutsuzluk kimi zaman Poseidon'u diğer kardeşleriyle birleşerek Zeus'u zincirlemeye kadar gitmiştir.



Poseidon ile Amphitrite 


Poseidon, Okeanos'un kızı Doris'in, deniz Tanrılarından Nereus'la birleşmesinden doğan, elli kızdan biri olan Amphitrite'ye aşık olur. Poseidon'un isteklerine utangaçlıktan dolayı karşılık veremeyen Amphitrite, Atlas Dağlarına kaçar. Kaçar kaçmasına ama, Poseidon onun peşinden bir yunus balığı gönderir, balık Amphitriteyi sırtına attığı gibi Poseidon'a getirir ve evlenirler. Böylece Amphitrite Poseidon'un asıl karısı olur ve denizin dibindeki, Ege'nin derinliklerinde Tenedos ile İmroz Adası arasında, altın saraylarda yaşam sürerler. 



Poseidon ile Demeter 


Poseidon'un diğer özelliği ise atı yaratması ve onu evcilleştirmesiydi. Aynı zamanda at yarışlarını düzenleyen ilk Tanrı olarak da bilinir. Peki, denizlerin hükümdarı Poseidon atlarla niye ilgilenir ki?


Evli bir Tanrı olan Poseidon, Demeter'e aşık olur. Demeter de o sıralar kaybolan kızını günlerce arayıp yorgun düştüğü için, artık umudunu kaybeder. Bunun yanı sıra da bütün Tanrıların ve Titanların, şehvet dolu tutkularından da bıkıp, kendisini ata dönüştürür. Arkadya'da hüküm süren Apollon'un oğlu Onkos'un sürüsüne katılır. Poseidon'da bir ata dönüşüp, peşinden gider ve zorla Demeter'e sahip olur. Bu tuhaf birleşmeden Nympha Despoena ve Pegasus'tan bile daha hızlı olan vahşi at Arion dünyaya gelir. İsteği dışında gerçekleşen bu birlikteliğe Demeter'in öfkesi o kadar şiddetlidir ki, Tanrıça'ya bundan dolayı bazı yerlerde ''Kızgın Demeter'' denir.



Poseidon ile Athena


Topraklara hükmetme gibi bir hırsı olan Poseidon, Tridentini (yani üç dişli yabasını) Atina'daki Akropolis'e fırlatıp, deniz sularını doldurduğu bir çukur açarak, burada hak iddia etti. Daha sonra, Athena'da pınarın yanına ilk zeytin ağacını dikerek, şehir üzerindeki egemenliğini daha nazik bir şekilde iddia etti. Buna öfkelenen Poseidon, Tanrıça'yı birebir dövüşe davet etti, aralarındaki kavga başlayacakken, Zeus araya girerek onları bu tartışmayı mahkemede çözmeleri gerektiğini emretti ve bunun üzerine Olymposlular, hepsinin hazır halde bulunduğu ilahi mahkemeye çıktılar. Zeus'un hiçbir görüş belirtmediği mahkemede, bütün Tanrılar oylarını Poseidon'a, bütün Tanrıçalar ise Athena'ya verdiler. Mahkeme sonunda şehir, bir oy fazlasıyla daha güzel bir hediye verdiği için Athena'ya verildi. Öfkeden çılgına dönen Poseidon, Tanrıçanın şehrine gönderdiği dev dalgalarla şehri sular altında bıraktı ve bu şehri terk etmek zorunda kalan Athena, kendi adıyla anılacak başka bir şehir olan Atina'yı kurdu. 



Poseidon ile Medusa


İsimleri Stheino, Medusa ve Euryale olan Gorgonlar, üç kız kardeştiler. Bu kardeşlerden Medusa dışındaki iki kardeş ölümsüzdü. Athena'nın Atina'daki tapınaklarından birinde Medusa yaşardı. O kadar güzel bir Tanrıçaydı ki Medusa, tanrıçalar bile onu kıskanırdı. Athena'da onun güzelliğinden rahatsız olduğu için, ona kin beslerdi. Dilden dile anlatılan bu güzellik, tabii ki Poseidon'un da kulağına gitti. 


Athena'ya yenilmesini hazmedemeyen Poseidon, bir gün Athena'nın tapınağına gelir ve burada Medusa'yı görüp ona aşık olur. Poseidon, Medusa'nın aşkıyla iyice büyülenir ve aşk yeri olarak da tapınağı seçer. Gizlice tapınağa gelip Medusa'yla ilişkiye girer, çok zaman geçmeden de bütün bu olanlardan Athena'nın haberi olur. Bu durumu kendisi için aşağılayıcı bulan Athena, Medusa'ya olan öfkesini ve kıskançlığını, bu olayı bahane ederek onu cezalandırır. Athena Medusa'yı, fal taşına benzeyen gözleri, ağızdan dışarı sarkan dili, yılanlarla dolu olan saçları, kocaman dişleriyle pençeleri olan ve baktığında insanları taşa çeviren bir canavara dönüştürür. 


Athena, verdiği ceza ile yetinmeyip Medusa'yı öldürmesi için Zeus'un oğlu Perseus'la, yani üvey kardeşiyle birlikte iş birliği yaparak bu canavarın kafasını, gövdesinden ayırttırır. O sırada Poseidon'dan da hamile olan Medusa, başsız gövdesinden akan kanından Khrysaor ve kanatlı at Pegasus dünyaya gelir.



Demeter


Yunan Mitolojisi tanrıçalarından Demeter; tarım,bereket, tahıl ve hasat Tanrıçasıdır. Roma Mitolojisindeki adı ise Ceres olarak bilinir. Ekinleri ve en önemlisi buğdayı temsil eder, aynı zamanda anne sevgisini de temsil etmektedir. Kronos ve Rhea'nın altı çocuğundan ikincisidir. Hestia'dan sonra doğan Tanrıça, diğer Tanrı ve Tanrıçalara nazaran önemli bir yere sahiptir. Homeros'un destanlarında kendisinden ''Güzel Saçlı Kraliçe'' ya da ''Güzel Örgülü Demeter'' olarak bahsedilir. Tasvirlerinde genellikle baygın bakışlı olarak görülür. Saçları ise bazen omuzlarına dökülerek, bazen de kıvırcık veya örgülü olarak tasvir edilmiştir. Sağ elinde buğday başağı, sol elinde ise meşale bulunur. Genellikle başı bir örtüyle kapalıdır ya da saçı açık, başında diadem (antik dönemde kralların sahip oldukları otoriteyi göstermek için başlarına bağladıkları ya da taktıkları, bir düğümle sona eren ve omuzlara inen iki şeritten oluşan beyaz kurdele) ile tasvir edilir. 


İnsanlar çoğu zaman bazı tanrıların kendilerine faydalı olabileceğine inanmazlardı, çünkü bir çok tanrı kendilerini düşünerek bencilce hareketlerde bulunmuş, diğer Tanrılara ve insanlara zarar vermişlerdi. Bu açıdan bakıldığında o insanlığın en yakın arkadaşı olarak görülür, sebebi ise kutsanmasının önemli olmasına dayanmasıydı. Bereket ve tahıl Tanrıçası olduğu için insanlar gerekli olan besini sağlamak için ona ümit bağlarlardı. Yok etme ve yaratma gücüne sahip olduğundan, insanlar onu hoş tutmak istiyorlardı. İnsanlığın ihtiyaçları doğrultusunda, onlarla yakın ilişkiler içerisinde olan bir Tanrıçaydı, Demeter.


Bereket Tanrıçası olan Demeter, hiç evlenmemiş olarak bilinir. Lâkin kardeşi Hestia gibi bakire olarak da kalmamıştır. Demeter'in ilk aşkı, Tanrılar Tanrısı Zeus. Bu ikilinin ilişkisinden Persephone isimli bir kızları ve Iacchus isimli bir oğulları olmuştur. Persephone, Demeter kültünde büyük bir öneme sahiptir. (Demeter, kızı Persephone'ye tapıyor desek, yerinde olabilir, bence.) 


Bereket Tanrıçası'nın bir sonraki aşk durağı... Iasion. Onu bir düğüne katıldığı esnada görmüş, ikisi de birbirine aşık olmuştur. İkilinin birlikteliğini öğrenen Zeus, öfkelenerek ve öfkesine sahip çıkamayarak Iasion'a yıldırım atmış ve onun ölmesine sebep olmuştur ancak bazı kaynaklar da ise Zeus'un onu sakat bıraktığı da söylenmektedir. Bu ilişki de Demeter ve Iasion'un iki oğlu olur, Plutus ve Philomelus. 


Plutus'un adı servet anlamına gelir ve bereketli harmanların koruyucusu olarak bilinir ama Zeus'un onu kör ettiği de söylenir. Philomelus ise bir çiftçi olarak tarlada çalışır. Sabanı icat ettiği öne sürülüp, öldükten sonra Çoban Yıldızı'na dönüştürülmüştür. 


Bereket Tanrıçası'nın bir diğer birlikteliği ise Zeus'un kardeşi Poseidon ile gerçekleşmiştir ama bu birliktelik Demeter'in isteğiyle veya aşık olmasıyla gerçekleşmemiştir. Hera, Poseidon'un aklını çelmesiyle birlikte, kız kardeşi Demeter ile birlikte olmak ister. Demeter, Poseidon'un niyetini anlayınca, şekil değişerek bir kısrağa dönüşür ama bunun üzerine Poseidon'da bir aygıra dönüşüp, birlikte olurlar. Bu birliktelikten Despoina isimli bir Orman Perisi ve Arion isimli büyülü ve vahşi bir at doğduğu bilinmektedir. Poseidon'un bu hain saldırısına öfkelenen Demeter'e bu öfkesinden dolayı korkunç Gorgo'nun lakabı verilmiş, Demeter Erinye ve Demeter Lousia olarak anılmıştır.

Ladon ırmağında yıkanarak bu öfkesinden kurtulmuş ve eski haline dönmüştür.



Persephone'nin Kaçırılması


Demeter tapınımında ve efsanede kızından ayrılmaz, hatta bazı zamanlar onlara ''İki Tanrıça'' bile denilirdi. Persephone'nin yer altının tanrısı olarak bilinen Hades tarafından kaçırılması, Demeter kültünün merkezinde yer alır ve tapınmasının ana temasını oluşturur. 


Persephone, Sicilya'da orman perileriyle birlikte çiçek toplamaya çıkmışken, ışıl ışıl, parıl parıl parlayan bir nergis görmüş ve onu koparmak için arkadaşlarının yanından uzaklaşmıştır, aslında o çiçeği oraya Zeus koymuştur. Bu sırada Hades, büyük bir gürültüyle yeri yarmış ve siyah atlı arabasıyla dışarı çıkarak Persephone'yi yakaladığı gibi yer altına götürmüştür. Demeter, kızını çok sevmektedir ve onun çığlıklarını duyar, arar arar ama bir türlü bulamaz. Bu yaşadığı acıyla Demeter dokuz gün boyunca dünyayı dolaşır ve kızını arar. Demeter, büyü ve sis Titanı olan Hekate'ye sorar ve Helios'a gitmesi gerektiğini söyler. Onuncu gün Güneş Titanı Helios'a rastlar ve Helios ona, Zeus'un gizli rızasıyla Hades'in Persephone'yi kaçırdığını, ölüler ülkesinde ebediyen karısı yaptığını açıklar. Demeter, duydukları üzerine öfke,acı ve üzüntüye boğulmuş, içinde hissettiği bu olaya isyan edip, Olympos'u ve görevini terk ederek insanlarla beraber yaşamaya başlar.



Persephone'nin Dönüşü


Demeter neredeyse bir yıl boyunca bütün tanrısal görevlerini ihmal eder ve bunun üzerine Zeus artık duruma müdahale etmesi gerektiğine kanaat getirir, zira bu durum bir süre daha böyle devam edecek olsa insanlık açlıktan ölecek duruma gelecektir. Zeus, Demeter'i ikna etmeleri için haberciler gönderir fakat Demeter kimseyi dinlememekte oldukça ısrarlı ve kararlıdır. Kızını görene kadar toprak, insanlığa hiç bir şey vermeyecektir. Kendisinden bekleneni ancak ve ancak kızının yanına getirilmesiyle yapacağını söyler ve bu durumda Zeus, gelen olumsuz cevap karşısında başka bir çaresinin kalmadığını anlar. Tanrılar arasından Hermes'i yer altına göndererek Hades'e bir haber gönderen Zeus, insanlığın iyiliği ve Demeter'in mutluluğu için Persephone'yi geri ister. Hades, gelen haber karşısında bir şey yapamayacağını anlar ve Zeus ile yaptığı gizli anlaşmayla Demeter'in insanları açlığa mahkum etmesi son bulur. Hades, Persephone'nin gitmesine kolaylık izin verir çünkü Persephone kendisine sunulan nar tanelerinden yemiş ve ''Ölüler ülkesinde bir şeyler yiyenlerin yer yüzüne geri dönmeleri yasaktır.'' yasası, Persephone'nin geri döneceğini kesinleştiriyordu. Persephone, Hermes ile birlikte yer yüzüne çıkıp annesine kavuştuğunda, ikisi de ağlayarak birbirine sarıldılar. Birbirlerinden ayrı geçirdikleri günlerden bahsederken, yemiş olduğu nar tanesinden de annesine bahsetmiştir. Demeter, kızının tekrardan yer altına gideceğini anlayınca, yine üzüntüye boğulmuştur. Bu durumdan haberdar olan Zeus, iki tarafında memnun olacağı bir karar alır ve Persephone yılın belirli ayları (kış) Hades ile birlikte yer altında kalarak ölülerin kraliçesi olacak, diğer aylarda ise annesiyle birlikte yer yüzünde olacaktır. Persephone'nin yer yüzüne gelişine sevinen Demeter, Persephone geldiğinde toprağı çiçekler ve ekinlerle kaplar, gittiğinde ise bütün ekinleri soldururdu.



Hera


Yunan Tanrıçalarının Kraliçesi olarak bilinen Hera, bir çok kadın ile birlikte olan Zeus'un tek ve sürekli eşidir. Zeus'un eşi olmakla birlikte, aynı zamanda kız kardeşidir. 



Zeus ile Hera İlişkisi


Zeus, küçük bir kuş görünümüne girer ve bir kış günü soğuktan titreyerek Hera'nın yanına gelir, Hera kuşa acır ve onu koynuna alır. Hera'nın şefkatli hareketiyle birlikte Zeus gerçek yüzünü gösterir ve kuş görünümünden çıkarak kız kardeşi Hera'ya sahip olmaya çalışır. Hera, güçlü bir tanrıdır ve Zeus'a direnir, ancak onu durduramayacağını anlayınca bir şartla bu ilişkiyi ve beraberliği kabul eder... Evlilik.

 


Zeus ile Hera'nın Evliliği


Zeus evliliği kabul eder ancak evlilikten önce bir araya gelip, ondan sonra evlenirler. İkisi de tanrısal bir figürdür ve evlilikleri Kutsal Düğün olarak bilinir. (Kutsal Düğün ; Yunan efsanelerinde en çok yer alan motiflerdendir ve kült bir sahnedir.)


Baş Tanrıça, Homeros destanlarında ''ak kollu'' veya ''inek gözlü'' olarak tanımlanır, Roma'da ise insanlar onu Juno olarak adlandırmıştır. Hera, evlendikten sonra Olympos Tanrılarının Kraliçesi olarak kabul edilir. Yunan inançlarına göre Kraliçe, doğum yapan ve hamile olan kadınların yanında olup onlara güç vermekle yükümlüdür. Aynı zamanda kutsal bir evlilikle sembolize edilen bir Tanrıça olduğu için, insanların evliliğini koruyucu bir özelliğe de sahiptir. 



Güçlü ve Oldukça Zorlu Bir Tanrısal Figür: Hera


Hera, oldukça ilginç bir Tanrıçadır ve bunun sebebi ise korkutucu denebilecek kadar güçlü olmasıdır. Hera, farklı farklı kadınların tüm kötü özelliklerinin bir araya gelmiş hali gibidir. Aslında bakıldığında Zeus'da farklı erkeklerin kötü özelliklerinin bir araya gelmiş halidir. Hera inatçı, kavgacı, aşırı kıskanç ve hırçın bir kişiliğe sahiptir, hikayelerinin hemen hemen hepsinde hırslı, kindar ve geçimsiz huyları ön plana çıkar, sevimsiz bir Tanrıça olduğu da gerçektir. Tüm kadınların kusurları, kötülükleri Hera'ya yüklenmiş gibidir. 



Apollon  


Apollon, aydın, durgun, ölçülü gücü simgeler. Işıktır, doğayı görme, varlığı akılla algılama ve akla dayanan yöntemle biçimlendirme gücü ve yeteneğidir. Bir öngörmedir, ışığın doğayı aydınlatarak karanlık kalan sırlarını çözümlemesidir fakat bu güç insanı taklitçi olmaktan ileri götürememektedir, yaratıcılık insanın doğaya coşkuyla karışmasını şart koşar. Bu karışmayı da şarap Tanrısı Dionysos simgeler. Dionysos sadece büyük bir Tanrı değil, insana doğayla birleşmeyi sunan bir araç niteliğini de taşır. İnsan için düşünülmüş bir Tanrıdır. Bu yüzden insan dişisinden doğmadır, insana karışı ve insan çilesi çeker ki, taşkın gücün ne denli bir nimet olduğunu anlatabilsin insana. Yunan Mitolojisinin efsanelerinden olan Apollon, Roma Mitolojisinde de Apollo olarak bilinir ve elinde Lir (Arp ailesinden, tarihi MÖ 9. yüzyıla kadar giden telli, antik bir çalgı) tutar şekilde karşımıza çıkabilir. Hedefini asla şaşırmayan bir okçu olması ve üstün ok başarısından dolayı da ok ve yay ile de tasvirleri bulunmaktadır. 



Apollon'un Doğuşu


Titan Koios'un kızı, güzel saçlı Leto ile Zeus'un birleşmesinden doğar, Apollon. İkiz kardeşi ise Artemis'tir. 


Leto'nun Zeus'tan hamile olduğunu duyan Hera, her zaman ki gibi çılgına döner ve hiç bir kara parçası yardım etmeyecek diye emir verir. Ege'de yüzen ada olan Asteria, Leto'nun çığlıklarına dayanamaz ve doğumun burada gerçekleşmesine izin verir. Hera, her şeyi düşündüğü gibi, ihanetlerin olacağını da düşünmüştür ve doğumları gerçekleştiren Tanrı Eileithyia'nın Olympos'un dışına çıkmasını engeller. Hera'nın bu durumuna göz yumamayan Tanrılar, İris'i ona gönderirler. 

İris, her kadının vazgeçilmezi olan mücevheri Hera'ya vererek Eileithyia'yı doğumda yardım etmesi için ikna etmeyi başarır. Leto'dan dünyaya gelen Artemis ve Apollon, Yunanlılar tarafından en sevilen Tanrılar olacaklardır. 



Artemis


Apollon'un ikiz kız kardeşidir. Apollon ışık, ateş ve güneşle ilişkilendirilirken, Artemis Ay ile ilişkilendirilir. Artemis'in üç farklı versiyonu vardır. Bunlardan birincisi en bilineni olan Avcılık ve Bakirelik sembolü olan Artemis'tir. İkincisi, Ay Tanrıçası olarak sembolize edilen Selene, sonuncusu ise gecenin karanlığına ve karanlık güçlere hakim olan Hekate'dir. 



Artemis ve Bakirelik


Artemis, bakireliğine fazlasıyla dikkat eden bir Tanrıçadır. Bunun nedeni ise ikizi Apollon'un doğumudur. Apollon ve Artemis'in anneleri olan Leto, dokuz gün boyunca doğum sancıları çekmiştir. Bu doğumun sekizinci gününde Artemis kardeşi Apollo'dan önce dünyaya gelmiş ve dünyaya gelir gelmez acılar çeken annesinin kardeşi Apollon'u doğurmasına yardım etmiştir. Bu trajik olay, Artemis'te büyük bir etki yaratır. Annesinin yaşadığı doğum sancısını gören Artemis, bakireliğini koruma konusunda takıntılı bir hale gelir. 



Helios


Helios, Yunan Mitolojisinde yer alan Hyperion ve Theia isimli Titanların birleşmesi üzerine ortaya çıkan göksel bir Tanrıdır. Güneş Tanrısı olarak bilinen Helios, aslında güneşin kendisidir. Ay Tanrıçası Selene ve Şafak Tanrıçası Eos, kız kardeşleridir. Güneşle bağdaşlaştırılması dışında aynı zamanda görme yetisine de sahiptir ve temsil eder. O, her şeyi gören ve bilen kişi. Ayrıca, kör birinin (Orion) gözlerini iyileştirdiği de bilinir. Helios oldukça yakışıklı bir şekilde tasvir edilir, genelde sakalsız, urbalı ve başının etrafında güneş ışınlarından bir hale bulunur. İnanca göre Helios, ateş saçan ve oldukça hızlı olan dört atın çektiği arabasıyla her sabah şafaktan sonra Kolkhis diyarından yola çıkar ve gökteki yörüngesine gider. Akşam olacağı zamanda Okeanos ırmağına giderek gökyüzünden çekilir. 




Hestia 


Kronos ve Rhea'nın altı çocuğundan biri olan Hestia, kardeşler içinde en büyüğüdür. Tanrısal varlıkların en kibarı olmasının yanı sıra, en cömert ve en erdemli Tanrıça olarak da bilinir. Kendisine ibadet eden insanlar, onu fazilet timsali olarak görmüşlerdir. 


Hestia, heykel ve resimlerdeki tasvirlerinde, genellikle olgun bir kadın olarak tasvir edilir. Ocak ateşi dışında, eşek ve domuz da sembolleri arasında yer almaktadır. Ocak ateşinin ve aile kavramının Tanrıçası olan Hestia, evlerin ve aile bireylerinin koruyucusu olarak evlerde olup bitenleri de yakından izlerdi. Ayrıca konukseverliğinin dışında, ateşte pişen nimetlerin de koruyucusu olarak bilinirdi. 




Hades 


Kötü ya da kötü olarak bilinen ve ölülerin Tanrısı... Hades! Roma Mitolojisinde adı Pluton olarak da geçen Hades, Zeus ve Poseidon'un kardeşidir. Zeus, dünyayı kardeşleri arasında bölüştürürken kendisine gökyüzünü, Poseidon'a denizleri ve Hades'e de yer altını vermiştir. Hades adı ''Görünmez'' anlamına gelir ve bu Tanrı, görünmezlik özelliğine sahiptir. Bir başlığı vardır ve bu başlığı taktığı zaman görünmezlik sağlar. Yunan Mitolojisine baktığımız zaman bu başlığı başka Tanrıların ya da yarı Tanrıların taktığını görürüz. Herakles, Perseus, Hermes ve Athena, farklı Mitolojiler de bu başlığı takmıştır. (Bu başlık, Alman masallarında ise ''Tarnkappe'' olarak geçmektedir.) Hades'in bir diğer adı Aidoneus'dur ve Pluton ile aynı anlama yani ''zengin'' anlamına gelmektedir.


 


Hesiodos ve Homeros 


Kardeşleri gibi o da Kronos ve Rhea'nın oğlu olan Zeus hakkında Hesiodos, bu Tanrının doğumundan bahsederken şöyle bir cümle kullanır ''Güçlü Hades, perin altında oturan ve yüreği acımak nedir bilmeyen Tanrı...' 


Homeros'un İlyada'sında ise Poseidon şöyle der, kendisi ve Hades'in durumu için; 

''Dünya bölündü üçe, üçümüzde aldık payımızı,

Köpüklü deniz düştü bana, sisli karanlık ülkesi düştü Hades'in payına.''




Zeus


Yunan Mitolojisinin en büyük, en güçlü ama bir o kadar da tuhaf olan Tanrısı... Zeus! Yunanlar binlerce yıl bu bencil, kibirli ve çapkın Tanrıya dualar etmişlerdir. ''Tanrıların ve İnsanların Babası'' olarak bilinir ama bu unvanının da hakkını verir bir yandan. İnsan veya Tanrı fark etmeksizin her gördüğü kadının peşinden koşar, onları elde etmek için şekiller değiştirir, zorla yataklarına girer, kaba kuvvet uygular hatta bazen tecavüz bile eder. (Bu pek çapkınlık değil.)

Tanrısal özellikleri sadece doğa üstü güçlere sahip olmasından ibarettir, bunun dışında oldukça kötü bir karaktere sahiptir. Romalılar ona Jüpiter demektedir, karısı baş Tanrıça Hera'dır. Şimşeklerin ve gök gürültüsünün Tanrısıdır. Her Tanrı gibi caydırıcı ve hükmedici gücü de vardır. 




Zeus'un Kronos ile Savaşı


Babasına karşı saldırdığı anda Titanlar ikiye bölündüler, bir kısmı Zeus'un tarafına geçti ve onun yanında savaştılar ancak, bazı Titanların onun yanına geçmesi babasına karşı savaşında, istediği gücü elde ettiği anlamına da gelmiyordu. Daha da güçlenmek için çeşitli yollara başvurdu. Bunlardan en önemlisi, ölüler ülkesinin derinliklerine inmesiydi. Ölüler ülkesinin en derin yeri olan Tartaros geldi ve burada Kronos tarafından esir tutulan Kykloplar ile Hekatonkheirleri serbest bıraktı. Bunun karşılığında Kykloplar Zeus'a yıldırımları ve şimşekleri verdiler. Bu güç, zaman içerisinde onunla bağdaşıp sembolü haline gelecektir. Onlardan aldığı destek ile Titanları yenmeyi başarmış, hepsini toprağın altına götürüp zincire vurmuşlardır. Başlarına ise yüz kollu Hekatonkheirleri koydu, bunlar yüz kollu güçlü yaratıklardı. 




Evrenin Hakimi Zeus


Sonunda babasını yenmiş ve kardeşlerini de özgür bırakmıştı. Artık, evrenin tek egemeni olmuş, karşısında durabilecek bir güç yoktu. Hemen kardeşlerini de toplayıp, aralarında bir görev dağılımı yaptılar. Onlar, artık Olympos'un Tanrılarıydı. Gökleri kendisine aldı, denizleri kardeşi Poseidon'a, yer altını ise Hades'e verdi. Artık, bütün yeryüzü ve Olympos, Tanrıların ortak malı sayılacaktı. 



Medusa


Medusa ile ilgili birkaç farklı efsane vardır. Bu efsanelerden birkaçı çok güzel bir kız iken bir ceza sonucu saçları yılan olan bir yaratığa dönüşmesi üzerine (-ki bence okuduğum ve araştırdığım kadarıyla böyle), diğeri ise Medusa'nın zaten diğer iki kız kardeşiyle birlikte birer yaratık olarak dünyaya gelmesi. 


Kainatın kurulduğu zamanlarda, güzelliğiyle herkesi kıskandıran, aynı zamanda bütün Tanrıları kendisine aşık eden bir kız yaşarmış. ''Yılan Saçlı Kadın'' aslında o kadar güzel bir kızmış ki, yer yüzünde güzelliğiyle ona rakip olabilecek bir kadın bulmak, mümkün değilmiş. Bu güzel Medusa, kendisini Tanrılara adamış ve iki kız kardeşi ile birlikte baş Tanrı Zeus'un kızı zeka Tanrıçası Athena'ya ait bir tapınakta yaşarlarmış. Phorkus ve Keto'nun kızları olan bu üç kız kardeşten Medusa'nın haricinde diğer ikisi ise ölümsüzmüş. Kendi tapınağında yaşayan bu güzel kızı gören Athena, kızın güzelliğinden etkilenmiş ama kendisini daha güzel ve çok daha zeki bulduğu için de pek fazla önemsememiş. Zaman geçtikçe onun güzelliğine karşı duyduğu rahatsızlıktan dolayı ona diş bilemeye başlamış. Efsanelerin kiminde Poseidon'un Athena'nın kocası olduğu, kiminde ise azılı düşman olduğu (-ki bence ''yine'' okuduğum ve araştırdığım kadarıyla böyle) söylenmektedir. Bu efsaneye göre; Atina şehrinin koruyucusu olmak için Athena ve Poseidon mücadeleye girmişlerdir.




Dionysos


Zeus, Hera, Apollon, Poseidon ve Athena gibi mitolojide önemli ölçüde yer sahibi olmuş Tanrıları içinde barındıran Antik Yunan dini; politeistik bir yapıya sahipti. Antik Yunan dini inancına göre; tanrılar gökyüzünden yer altına kadar yaşamın tamamında rol oynuyorlardı. Din, kutsal kitapla sınırlandırılmadığından bilim ve felsefe ile çatışmamış, aksine gelişmelere zemin hazırlamıştı. Antik Yunan'da bir gelenek olarak tanrılar adına kutsal yerlerde ve tapınaklarda festivaller düzenlenir, Tanrıları onurlandırmak adına yapılan bu festivallerde müzik, tiyatro ve spor yarışmaları yapılırdı. Bu dini festivallerin en önemlilerinden bir tanesi Tanrı Dionysos adına düzenlenmiş olanlardı. Dionysos, genellikle şarabın Tanrısı olarak anılmasına karşın; şarabın sadece sarhoş edici etkisi değil de aynı zamanda onunla birlikte gelen sosyalliğin de temsilcisiydi. O, doğanın sırlarına erişme eylemini, şarap aracılığıyla sağlardı. Genellikle doğaya yönelik, fakat doğanın kendisini değil; insanla doğa arasındaki ilişkiyi ve onu doğanın sırlarına erdiren büyülü bir gücü simgelerdi. 

Dionysos, çam ağacının, bahar çiçeklerinin, asma yapraklarının; başka bir deyişle, doğadaki bitkilerden insanı en çok etkileyen ve yaşama yön verenlerinin Tanrısıydı. Osiris, Adonis, Attis gibi doğanın mevsim değişimlerini de kişiliğinde simgelerdi. Dionysos için düzenlenen törenler, insan ve doğa ilişkisine yönelikti. Sadece Dionysos'a tapan Yunanlılar; edebiyatın en yüksek formunun materyali olan dramı geliştirmeyi başarmışlardı. Tanrıya genelde ''Bakkhos, Bromios, Euhios, Dithyrambos, İobakkhos'' gibi bir çok adla seslenilmiş ve bu durum başka hiç bir Olympos Tanrısında görülmemişti.




Athena


Athena, Yunan Mitolojisinde zeka, sanat, strateji, ilham ve barış Tanrıçasıdır. Babası baş Tanrı Zeus, annesi ise Zeus'un ilk karısı olan hikmet Tanrıçası Metis'tir. Sembolleri, kalkan, mızrak, zeytin dalı ve baykuştur. Mızrak savaşı, zeytin dalı barışı ve gök gözlü baykuş da bilgeliği temsil eder. Athena, Atina kentinin baş Tanrıçası ve koruyucusudur, kent ismini de oradan almıştır. Athena, özel bir kalkan taşır ve bu kalkan, Aegis olarak isimlendirilmiştir. Kalkanın üzerinde, değişik süslemelerle birlikte Medusa'nın başının resmi bulunur ve bu kalkanın önünde en güçlü ordular bile bozguna uğrar. Zeus'un da en sevdiği kızı olduğu için Zeus'un yıldırımlarını da bir tek Athena kullanabilir. Gigantlar arasındaki karşıtı ise Enceladus'tur. Temel özellikleri kentle ilgili olan Athena, birçok bakımdan Kır Tanrıçasıydı ve Artemis'in karşıtıydı. Athena'nın Yuna Uygarlığı öncesinden gelen bir Tanrıça olduğu, daha sonra Yunanlarca benimsendiği sanılır. Yunan ekonomisi, Minos uygarlığından farklı olarak önemli ölçüde askeri temele dayandığı için, Athena başlangıçtaki evcil işlevlerini korumakla birlikte, giderek bir Savaş Tanrıçası'na dönüşmüştür. Savaşın, kaba güç yönünü simgeleyen Ares yerine, strateji ve zeka yönünü temsil eden Athena, bu açıdan Ares'ten ayrılır. Ayrıca bir el sanatlarını da temsil eden bir tanrıça olarak, trompet, flüt, çömlek, tırmık, saban, gemi ve savaşta kullanılan at arabası onun icatlarındandır. 

Tanrıça Athena; Herkül, Perseus, Odysseus gibi birçok kahramana da yardım da bulunmuştur.  


Hesiodos, Theogonia adlı eserinde Athena'nın doğumunu şöyle anlatır:

''Tanrıların kralı Zeus ilk eş olarak 

Metis'i, bilge Tanrıçayı seçti kendine.

Metis, en çok şey bilendir

bütün Tanrılar ve ölümlüler arasında.

Ama bu Tanrıça tam doğuracağı sırada

çakır gözlü Athena'yı. 

Zeus toprağın ve göğün öğütlerine uyarak

sevdalı sözlerle aldatıp eşini

yuttu, gövdesinin içine aldı onu.'' (Theogonia, 886)


Athena'nın Zeus'un kafasından çıkması ise şöyle anlatılır: 

''Ve Zeus çıkardı bir gün kendi kafasından

çakır gözlü yaman Athena'yı

o dünyayı birbirine katan Tanrıçayı, 

o hiç yorulmadan orduları yöneten,

o cenk ve savaş bağrışmalarından hoşlanan

yüceler yücesi sayılan Tanrıçayı.'' (Theogonia, 924)