İçimizdeki bir türlü sönmek bilmeyen umudun alevini yaş odunlarla diri tutmaya çalıştığımız bir gece. Neresinden tutsak elimizde kalan her şeyi cebimize koyup yola devam ettiğimiz her bir günün sabahında, 'lütfen iyi bir şey olsun' diyerek uyanıp, 'pekala, en azından kötü bir şey olmasın' diyerek uykusuzluğa tutsak kaldığımız kaçıncı gece bu? Şu genç yaşımızda değerli şeyler uğruna tırnaklarımızla kazıdığımız her şeyi karşımızda kapı duvar olarak görmenin isyanı içerisindeyiz. Esasına bakılırsa biz ümitsiz bir gençlik olmadık hiç. 'Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim.' diyen Ata'nın evlatları olarak tek arzumuz aydın bir yaşam sürmekti. 20 yaşında kurduğumuz hayallere ufkumuzun dahi yetişememesi gerekirken, ufkunun genişliğini dar çevre yitiklerine sığdırmaya çalışıp her sabah uyandığımız kötü haberlerle içimize çektiğimiz havanın bizi zehirlediği yitirilmiş(!) bir nesil oluverdik. Sahi, yitmek tam olarak nedir? Kendi vatanının her bir toprağını bu denli sevip, atmaya çalıştığı her adımın önünde taşlar gören bizler mi yitiğiz? Onurlu bir yaşam sürmek isterken her gün karşılaştığımız onursuzluk timsalleriyle zihnimizin kuşatıldığı bizler mi yitiğiz? Henüz gencecikken adalet, hak, hukuk, masumiyet kavramlarının kurbanı olan insanlar adına, sesimiz fikirlerimizin oktavına yetmiyorken bile, savaşmaya çalışan bizler mi yitiğiz? Bütün kuşkularımızın altında emin olduğumuz, bütün bilmediklerimizin altında inandığımız, bütün inanmadıklarımızın altında bildiğimiz tek bir şey varsa, o da cesaretimizi bizden söküp alamayacakları. Her ne olursa olsun, enkazların altından kurtarılacak tek bir canlı kalana dek, yüreğimizdeki depremleri durduramayacaklar. Biz bir gün bir kadının, başka bir gün bir hayvanın, öteki gün bir çocuğun sesi olmaya uzun süredir aşinayız. Gerekirse her şeyimiz alınsın, fikirlerimiz baki kalacak. Bu fikir denizinin içinde bir gün dingin sularda huzur bulmak ümidi ile çetin dalgalarla boğuşarak yaşamımızı sürdürürken, bunun sebebi olan her insan bizim yarattığımız umut denizinde boğulacak. Bütün karanlıklar içindeki aydınlığımız, bütün belirsizlikler içindeki kesinliğimiz budur. Kutlu geceler.
Yürek Depremleri
Yayınlandı