Yüzüme kapaklanan beter bir ayazda koynumdaki ekmek gibi sıcacık, 

Sırtımı sıvazlayan güneş. 

Bilirim bu kapkara bir fanus ve dönmüyor, suyun dibine vakumlanan batık, 

Selam olsun gökyanus. 


Bak buradan daha güzel görünüyor yolun sürati, 

O gece hastane koridorlarında saat dörtte acıdan kıvranırken büyümüş, 

Çalmaya kalkışmış bir şehrin tarihini ıslak şaçlarla, 

Ucuz bir radyonun kırılma anı gibi gerçekleşivermiş her şey, 

Toprak olmuş dünyaya sığdıramadığı öpücükleri, 

Evvela ömrüne düşen yollar bitince demiş, 


Bir şehrin tarihini çaldım, ilk suçum değildi. 

Dudağımın üstünde kıl birikintileri vardı, siyahtı. 

Suratım asık, kaşım çatık gezdim bir vakit, çizgilerimden bihaber, ayna bilmezdim. 

Tek rağmen'im sokak köpekleriydi, görünce gözüm ayardı. 

Suskun ve özgür serseriler, çok yaşasınlar. 


Üst geçitte durdum, öylece yola baktım. 

Sıradan bir an gibiydi ama değildi. 

Hiçbir şey değişmedi ama artık eskisi gibi de değildi. 

Saçım siyah, sesim tazeydi, bir sigara yaktım. 

O an bir şey konuştu içimde, dışımda şehrin keşmekeşliği. 

Yine kalabalıklardı kolumdan tutup çeken, gürültünün işkembesi.

Saçlarıma soktu parmaklarını rüzgar, 

Işıkların etrafında oynaşan beyaz martılar, 

Hepsi bir olurken, 

Telaşsız bir gölge ısmarladım geleceğime, küçüklüğümden. 

Hepsi bu kadar.