Ben ki açılmışım kendi kıyımdan mavi yorganlara,

Sen ki diyorsun şişir yelkenini sokulayım koynuna.

Ben ki dalgamın seyri yok pazularım çelimsiz,

Sen ki hiç nakavt olmamışsın gibi şaşıyorsun buna. 

Sokaklarımda gezinen bu tsunamiler bu depremler:

Şakaklarımdan inen kızıl kıyamet.

Boğulmak mı istersin yığılmak mı, söyle bana?

İnkâr etmek mi dersin yoksa inanmak mı ihanet?

Ki bak saçından tutup gökyüzünün yüzünü sürsem sana,

Yıldızların gıcırtısından gıkın bile çıkmaz.

Parçalasam mesela bütün bulutları ruhuna,

Bu kapkara kubbemden menekşeler saçılmaz.

Ben sus gibiyim, noktadır/yoktadır de geç gitsin,

Kün pergelinden savrulan şayiadan ibaret.

İsmime bir üfle de tasavvurum silinsin,

Bir kıyıya savrulup kem olayım nihayet.