Bazen içinize bir yüzeysellik çöker. Bazı derin düşüncelere dalacak gibi hissedersiniz ama içiniz sizin bir tarafa çekilmenizi istemez. Boşluk içindesinizdir ve o boşluk sizi kendinde tutmak ister. Göz kapaklarınız kapanacak gibi olur ama içinizdeki hissetme isteği sizi ayakta tutar. Çok şey anlatmak istersiniz, aslında anlatacak hiçbir şey yoktur. Çünkü bir şeyi anlatmak için de derinlik gerekir. Bir duygu veya düşüncenin tamamen içinde olmanız gerekir.
Bu yüzeysellikten kurtulmak içinse kocaman bir duygu arar insan bir yandan da. Aklı çok farklı şeylere gider. Normal yaşamında aramadığı duygu yoğunluğunu arar bazı uğraşlarda ama boşunadır. Çünkü bu durumda büyük şeylere de hali yoktur insanın.
Hayatın anlamını bulabileceğini sanabilir zihin. Normalde düşünceler arasında boğulurken bir anda ortada ve herhangi bir yere çekilebilir bulunca o gün bir yere dönebileceğini ve o döndüğü yerde önemli bir şey bulacağını sanabilir. Halbuki uyuyacak ve uyanacak, o an içinde bulunduğu ruh haliyse uzun bir süre gelmemek üzere çekip gidecektir. Bazen bunu idrak edersiniz. Tüm bunların geçici olduğunu ve hayat telaşesine kendinizi kaptırdığınız an tüm büyünün bozulacağını hissedersiniz. Evet, insan için büyülü bir şeydir bu. Her an sahip olamayacağınız her şey gibi. Sizi mutlu etmez, rahatlatmaz, hatta biraz rahatsız eder ama bağımlısı yapar sizi. O andan çıkmak istemezsiniz.
Neden bu denli belirsizlik dolu bu an size böyle hissettirir? Çünkü ortada olmak bazı şeylerin de ipini bıraktığınız anlamına gelir. Normalde hissettiğiniz hüzünler, mutluluklar da o boşlukta eriyip gitmektedir. Bu boşluk içinde her şey anlamını yitirir. Güzel de olsa sürekli bir şeylerin içinde olmak insanı yıpratır. Burası biraz rahatsız bir dinlenme yeridir. Gelecekten bakıldığındaysa tamamen boşa geçmiş bir zaman dilimidir.