M. hiç ölmemiş olanların ölüm hakkında konuşmalarına saygı duymuyor. Ama ölümden bahsetmeyen bir fotoğrafın eksik bir fotoğraf olduğunu düşünüyor. Hala trenlerde aslında ayakkabıların seyahat ettiğine ve ayakkabılara insanların iliştirildiğine inanıyor.


M. geyikler boynuzlarıyla başlarının üstünde yangından kurtulmuş bir orman taşıyorlar, diye düşünüyor.


M. de benim gibi, rüyalarını anlatmadan önce onları tamamen unutmayı bekliyor, böylece yalan söylediğinden emin olabileceğini sanıyor. O da insan yüzlerini izlemeyi bir görev biliyor. Tarih içindeki fotoğraflarda farklı yüzlerde aynı ifadeleri farketmesinin, onun üzerinde insaflı bir lanet olduğunu düşünüyor. 


M. yüzler konusunda bir dedektif gibi. ifadesiz bir yüzün az önce gülümsüyor olduğunu anlayabiliyor, çünkü o an ifadesiz bir yüzdeki gülmekle ilgili arda kalan her izi sezebiliyor. Düşüncelerden emin değilim ama yüzde olup bitenler mutlaka bir iz bırakıyor, diyor.


Bunu farkedebilmenin insaflı bir lanet olduğunu düşünmekte acısever bir yan var, diyorum. Her yüz ifadesi, eğer yüzde biriken bir tarihse, tüm bir tarihi okumaya hayatımızın yetmeyeceğini düşünüyorum.


Ama M. yüzümü ve üstündeki lanetleri seviyor. Artık yaşamasa da bir yerlerden ifadelerimi izliyormuş gibi hissedince gülümsüyorum.