Biraz kendimle konuşma ihtiyacı duymuş olmalıyım ki; topladım saçlarımı, geçtim aynanın karşısına. Kendime baktım. Hazırlığını yaptığım o cümleler bir türlü çıkmıyordu ağzımdan. Sadece düşünmek yetmiyordu, bir de aynı kararlılıkla gözlerime bakarak söylemeliydim. Üstelik söyleyeceklerim hiç de kötü değilken neden kendime karşı cesur olamıyordum? Boğazımın yandığını, dilimin kuruduğunu hissediyorum; su içmeliydim, biraz nefes almalıydım.


Pencereye yöneldim. Akşamüstüydü, o yumuşak havanın içeri girmesine izin verdim. Ayaklarım geri geri gidiyordu, aynanın karşısına geçmek istemiyordum. Düşünürken iyi olduğumu ama pratikte çuvalladığımı düşündüm. Bu ben değildim, "endişe sadece bir illüzyondan ibaret, panik de zihnin hareket hâli" diye geçirdim aklımdan ve bir hamleyle geçtim aynanın karşısına. Şimdi o endişenin pençesinden kurtulmuş hissediyordum. Kafam karışıyordu. Kelimeler anlamını yitiriyordu ama kararlıydım... Yakmış olduğum mumlardan biri söndü, oralı olmadım. Şimdi sadece gözlerimi ve dişlerimi görebiliyordum. Evet, artık kendimle tanışacak, ilk defa kendimle konuşacaktım.


Şu anki olduğum kişiye baktım; geçmişte düşündüklerimizin birer yansıması olan tek gerçek şeye, "şimdi"ye baktım. Büyümekten korkuyordum, hatta daha da çekinerek yaşamanın verdiği o utangaçlığı görüyordum gözlerimde. Ama büyümenin diğer yarısı cesaret diye geçiriyorum zihnimden -gözlerimi kısıyorum, gurur duyuyorum kendimle- Büyümenin diğer yarısı da her şeyden bir parça, diye ekliyor zihnimdeki o kısık ses. İşte şimdi anlaşıyoruz diye bir bakış atıyorum aynaya.

Şimdilik büyümeyi sevdiğimi düşünüyorum, kendime karşı daha şefkatli olmam gerektiğini hatırlatıyorum. Tek gerçeğin sevgi olduğunu ve o sevgiyi de en önce kendime vermem gerektiğini tekrarlıyorum. Tek gerçek, sevgi... İlk önce kendini sev... Tek gerçek, sevgi... Kendini... Sevgi... Deliriyor muyum acaba, diye düşünürken kendime gülümsüyorum. Bir mum daha yerini bırakıyor karanlığa, artık güvende hissediyorum.


Kendime merhaba demeden önce, kendime olan yolculuğumda yorulduğumu düşünüyor ama bu yorgunluğun da büyümenin bir parçası olduğunu hatırlatıyorum. Aynaya yaklaşıp kendime merhaba diyorum, merhaba güzellik... Şu anki kişi olmanı sağlayan herkese ve her şeye teşekkür etmelisin diye tatlı sert sitem ediyorum aynadaki bencil yanıma. Yaşadıkların, tanık oldukların, "senin iyi yanlarını ortaya çıkarmak içindi" diyerek gönlünü alıyorum bencil yanımın. Şimdilik aramız iyi gibi...


Biraz daha dik oturuyorum ve yaklaşıyorum kendime. "Kendini kaybetmeden, kendini bulamazsın" diyorum. Artık yüksek sesle düşünüyor olmalıydım ki, gözlerimi kaçırdığım yerden tekrar bakıyorum aynadaki kendime. Asıl konuya geldiğimi, beni rahatsız eden şeyi bulduğumu düşünüyorum. "Kaybetmenin de büyümenin bir parçası olduğunu" bağırmak istiyorum kendime, kabullenmeyecek gibi olduğumu görüyorum. Zihnim bulanıyor, üşüyorum. Aynadaki kendime yaklaştıkça kendimden adım adım uzaklaştığımı seziyorum. Artık kendime bakmıyorum. Yaptığım patavatsızlık cesaretimi kırmış olacaktı ki, böyle bir yüzleşmenin devamı için hazır olmadığımı o an anlıyorum. Kibrim içeri buyur ediyor rüzgarı, mum ışığı terk ediyor odayı, artık güvende hissediyorum kendimi...