Sorunsuz bir ailede, sorunsuz bir ortamda büyüdüm ben. Çok fazla sorumluluğum olmadı çoğu zaman. Her şeyi siktir ederek yaşadım hep. Çoğu zaman zorunda bırakılmadım hiçbir şeye ve böyle yaşamaya alıştım. Ne zaman bir sorumluluk çıksa karşıma kaçmaya çalışıyorum hep. Kendimi zorlamak istiyorum ama başaramıyorum. Muhtemelen dünyadaki hayatımı, asla istemiyor olmama rağmen, sıradan bir yaşam sürerek geçireceğim. Sıradanlıktan bu kadar nefret etmeme rağmen bundan kaçmak için hiçbir şey yapmıyorum. Zaman asla geçmeyecek gibi her gün yerimde saymaya devam ediyorum. Sanki yarın sokakta yürürken bir saksı kafama düşüp hiç ölmeyecekmişim gibi yaşamaya devam ediyorum. Sonunu bildiğim bu hayatta sonsuzluğa anlamsız bir inanç duyuyorum. Günümün büyük bir bölümünü boş duvarları izleyip kendimden nefret ederek geçiriyorum. Bu kadar şanslı olmana rağmen neden bir şeyleri değiştirmek için bir çaban yok diye kendi kendime konuşuyorum hep. Hiçbir cevabım yok buna. Bunun adına tembellik demek bile bana bir övgü olurdu. Artık kendimi bir başlık altına sokmayı bile bıraktım. Kendime bahaneler üretmiyorum. En azından bunu yapabilecek kadar cesaretim var. Büyüdüğüm yeri veya aldığım eğitimi bir bahane olarak sunmuyorum kendime. Biliyorum çünkü isteseydim yapardım ama hiç istemedim. Ben aşağılık olmayı istedim hep galiba. Aşağılık bir hayat sürüp karşıma çıkan her zorlukta yıkılmayı tercih ettim. Belki bunları buraya yazmam bile hâlâ kendime bahaneler ürettiğimi gösteriyordur, kim bilir. Değişmek istiyorum. Gerçekten istiyorum. Ben artık bir şey olmak istiyorum. Bir yere varabilmek istiyorum. Hep yolda geçirdim hayatımı. Asla bir yere varamadan yürüdüm hep. Yürüdüm demek bile abartı. İleride gördüğüm yolun sonuna doğru hep yerimde saydım. Sadece zaman ilerledi. Ben hep o zamanın başladığı yerde kaldım. Eğer bir gün ilerleyebilirsem… Ah, saçmalamaya başladım işte yine.