Evvabîn vaktidir şimdi

Bileklerinden kurulur çarşılar


Yüzünden toplanır

Yağmur üstüdür

Bütün çarşılar


Sırtımın tam arkasındaki şu yalnızlık

Sensizdir

Yağmur üstlerini karşılar


Duyulan toprak kokusudur

Toplanmıştır yüzün


Kurtuba’nın bütün kedilerini dizlerinde uyutur

Soyludur kadın



Nefes alır, kafesim

Güzel sever, zamanım daralır

Neyi bekler, boşuna

Neyi sever, hoşuna

İki arşın geride kalır


-Uzağa düşmez atılan taşımız bizim

Köşeye değil hep bir kenara gelir-


Bakmakla değil

Görmekle, gitmekle ve maî’yle söyleşir


Portakal ne zaman tuza değse

Ellerin

Mağripli çocukların Sauvestre’e sövmesi kadar

Onurlu ve güzeldir

 

Elbet yıkılır bir gün

Yaktığımızda gemileri

Bak limanım kalmadı bile

Böyle böyledir hazırladığım

Yavaş ama hakîkat ile

Biraz daha

bekle


Ve evet soylu kadın

Siyah senden aldığı kadar feyzini

Onurlu ve güzeldir


Akdeniz’i tutan ellerin

Mağripli çocukların Sauvestre’e sövmesi kadar

Vâkar ve takva üzre hâlis

Hüsn-ü zâtî.



Baharlar çağıranım

Küfre baldıranım

Gül-i ruhsarım

Ey Delikan


Yakacağız elbet.

Bir gün.

Yıkacağız.



Mağribî ve çocukların

Sauvestre ile

yüzleşmesi

kadar.





Mirza Şâmil.

18Aralık’23




.