Ansızın düşer aklıma şu sözler:

Sen gidersin, denklem düşer, ben aşk olduğumu anlarım

Ve ansızın düşerim yokluğunun tepesinden

Yere çakılmaksızın sonsuz bir düşüştür bu


Yokluğun varlığımı ışıksız hücrelere hapsetmiş

Kör dilsiz zincirlere sımsıkı bağlamış

Hücrenin her köşesinde gözlerin beni hedef almış

Canıma kastedermiş gibi nefretle bakıyorsun


Yokluğun varlığımı giyotinde idam etmiş

Ayaklarımda pranga, ellerimde beyaz güller

Saatin on ikiye gelmesini kule başında beklerken

Ölüm saatimi zevkle haber veren kargaydın sen


Yokluğun varlığımı hedef alıp tam on ikiden vurmuş

Şarjör değiştirmenden yararlanıp kaçamadım bile

Kurşunlar mı ağır geldi, yoksa senin vurman mı?

O bilinmezlik içinde kanımı akıttım mor geceye


Yokluğun varlığımı kör kuyulara kapatmış

Her tırmanışımda gecenin yıldızlı aydınlığına

Derinlerden gelen yılanların tıslamalarında gülüşün

Cesaretimi ve kurtuluşa olan umudumu kırmış


Yokluğun varlığımı uçurumlardan aşağı atmış

Yıkılan köprü, yuvarlanan araba altında kalmışım

Sağır sessizliğe kısık sesimle yardım için seslenirken

Bana mezar olmuş betonlar üzerinde koşuyordun sen


Yokluğun varlığımı tanklarla defalarca ezmiş

Devrim bildirisini cesedim üzerinde okuyan askerlerle

Kazandığı savaşın zaferi gözlerinden okunan komutan

Tarihin karanlık sularına gömdüler beni kızıl gecede


Yokluğun varlığımı durmaksızın öldürüyor

Bakışlarında yaralı ceylanı saatlerce takip eden

Ve kan kaybedişini acımasızca izleyen avcı edası

Her ölüşümde zaferini tüm dünyaya haykırıyor