Tenhalığa çoğalıyor gece

Kirişinden kopmuş bir kapı, çokça insan yüzü tanımış

Devrilmiş boş bir harabenin salonuna

Bir kadın pembeleşmiş izmariti harabenin duvarında söndürmüş

Bir adam arabasının ön kapısını açmış kadına

Buradan iyi bir şiir çıkmaz abiler

Ne pembe bir izmaritin

Ne de pembe dudaklara açılmış kapıların hayra yorulacak bir yanı yoktur


Saat kaç?

Kırmızı rujlu kadının otel kapısına bırakılmasını kaç geçiyor

Yüzükoyun

Ne garip kelime

Ambulansların gecikmesi sokağın darlığından değil

Yaşam önceliği olmadığından mini etekli bir kadının


Başımıza bir iş gelmeyecekse şiir yazmanın ne anlamı var


Ambulans seslerinin müzik seslerinden fazla duyulduğu bir sokaktayız

Pencereler örtülü ama kimse sakin sayılmaz


Buralarda durulmaz, buralara düşülür

Buralarda kalınmaz, buralara sığınılır


Hoop, Zagor'un Meyhanesi değil burası

Öyle salınarak içeri giremezsin

Tuzlu fıstığı kabuğuyla yesen de bizden değilsin

Biz buralarda sevmeyiz otururken etrafına haddinden fazla bakanı


Neyse madem oturdun, kalkma o sandalyeden

Kimse için çıkıp Kars'a gidemeyiz şimdi

Çocuklar hala işçi olabiliyor ama

Muavin olanını epeydir görmedik


İsteyen istediği tantanayı koparsın

Sakinliği savunacak yerleri çoktan geçtik

Yeter ki yere düştüğünde masumluğunu iddia etmesin kimse

Biz buralarda yalnız haddini bilenleri severiz

Hadlerini aşmış olsalar bile


Öyle yağma yok

Kendini bileceksen

Başka bir şeyleri unutmayı göze alacaksın

Yok bilmiyorsan,

Yüzükoyun uzanacağın kaldırımlar müstahak yanağına