Kaldığı yerden devam etti sonra, yaptığı o kadar şey boşunaymış, o son elveda bir kaç kelimeye sığdırılmış, onca verdiği emek hiç sayılmıştı. Birileri için çaba göstermeyi bıraktı sonra, gidene güle güle demeyi öğrendi, öğretti bu durum. Birini zorla bişeylere ikna etmek, birine zorla kalması için yalvarmak, bunların anca yaşanacak acıyı biraz daha ertelemekten başka bir şeye yaramadığını öğrendi. Acıya katlanmayı öğrendi, acının hiç dinmeyeceğini düşünüyordu hep, geceleri evinin bir köşesinde, sırtı duvara dayalı şekilde, öylece oturup duvarı izliyordu boş bakışlarla. İlk başta zordu, zordu alışmak, zordu kabullenmek, zordu uyumak, mosmor olmuş gözlerinin altı, kan çanağı hep içleri. Zaman alıştırdı, öğretti acıyla yaşamayı ona, acıya katlanmayı ve en önemlisi unutmayı, geçmişi geçmişte bırakmayı. Zaman unutturmasa nasıl alışacaktı, nasıl yaşayacaktı o dermanı olmayan acılarla, acılar dindi, kaldırdı zaman sırtından yükleri, dindirdi içinde kopan fırtınaları. İnsan her şeye alışıyordu, alıştırılıyordu, zaman ile o düğüm çözülüyordu, ne varsa kısmette yaşanıp, olacağına varıyordu. Geçmeyecek acı, dinmeyecek yara yok, olmuyacak, bugün acısından uyuyamadığın olaylar, yarın sadece yaşandı bitti bir zaman aralığı olarak kalacak geçmişte, bırak zamana, zaman her şeyi çözer.