Göğü mü içiyorum sanıyorsunuz her sabah,

Hayır, ben cıgaramın dumanını maviye boyamıştım oysa.

Uyanırım aniden uzak bir yolculuğa çıkmışçasına

Baksanız kompartıman camlarından dışarıya

Yakından akıp giden dünyanın her hali serili ayaklarınızda,

Uzaktan baktığınızda ise

Kuşların, tabiatın, tepelerde solmuş çatıların ve zamanın durulanmış, durdurulmuş hali.

İşte insan, tam bunların orta yerine koyar kendini.

Zamanın içindeki zamansızlıkla sınar kendini.


Yüzleri silikleşen fotoğraf karesi gibiydi insanlık belki de

Hatıralarda yaşatırlar ölü bedenleri şimdi,

Ölü gülüşmeler, ölü sevinçler ölümü eksiksiz getiren dokunmalar.


Renklerin ve insanların soluk görüntüsü,

Bulanık camların arkasında sadece resmetmek için varlar onlar,

Dışarıya her baktığınızda ise

Boyları biraz daha kısalıyor hepsinin, biraz daha uzanıyor ufalıyor insanlık doğada.


Ve içimizden geçen o meşhur tren rayları

Şehirleri birbirine kavuşturmadan silme geçiyor, esip, delip geçiyor kimi zaman...

Yağmur bulutları gibi, bir dolup bir boşalıyor ismini hatırlayamadığım istasyonlar.


Kaçamıyorum,

Kurtulamıyorum,

Kalabalık hatırlar hücum edince bize aniden

Makaslar bölünüyorlar kimi zaman

İkiye, üçe, dörde, aynı hayatlarımız gibi.


Seni sevmek gökyüzü gibiymiş oysa,

Her yerim kuşatılınca anladım.


14/06/2022

23.01

Bandırma