Uzun zamandır yazmadığım bir ortamdayım. 9’lara dersim var ve oruç tuttukları için hepsi ölü. Bir defalık telefonlarını verdim ve sessizce oyun oynuyorlar. Susmaları için bu gerekiyormuş…

İçimi kemiren kışın bittiğini bugün hissettim. Gelmesini istemesem de baharın,

ya bu gül ya bu koku ya bu bahar

anılara hiç sığar mı istanbul sözlerini anımsıyorum Hüsnü Arkan’ın. Ama benim bu havalarım Orhan Veli’m ile, Sait Faik’im ile birlikte. İçim aşkla, şevkle…

Akasya ağaçlarını düşlediğim günlerin kokusunu çekiyorum nefesime.

Sonra, bana fesleğenler vadettiğin o akşamı anımsıyorum.

Şimdiye bakıyorum sonra. Başka bir bedende silüet haline gelmiş öbür ona bakıyorum. Ona bakmak beni mutlu ettiği için ağlıyorum. Yeniden heyecanlandığım için ağlıyorum. Yeniden nefesim kesiliyor. Yeniden “o konuşurken pervasızca gözlerinin içine bakıyorum.”

Ah, içim

Ah, bin ah…