Bazen  kendine maruz kalmak kötüdür,  bu kendinelik  yetmiyormuş gibi kendi başına düşünmek  psikolojiyi yer bitirir ,bir övgü belirir zihnimde bu övgü zihne başka delikler açar çünkü övgünün felsefesi insanı mahcup ve dar bir duruma sokar, ne mutlu tevazuyu yerle bir edenlere, onlara hep öykünürüm,  bir  kaçış yolu gözükür zaten bir sebep olmalı şu cendereden uzaklaşmak için. Sonrası malum bu kaçışı hızlandıracak  ne varsa onu yaparken buluyorum kendimi.  Bu sebepten sıyrılmak düşüncesi, ürkütücü bir o kadar da sevindirici  geliyor.  İnsan kendinden kaçar mı, ya da kendine bir hüzün yazabilir mi?  İnsana özgülük bir deneyimse insan bu deneyimi ne ölçüde yaşar. Bu sorgulamaların sonucunda düşünsellik başlıyor her cevap başka bir soruyu tetikler durur. İnsanlar için yazılmış bütün duygu durumlar sanki daha önceden planlanmış, daha önce hissedilmiş, daha önceden adı konulmuş, istenecek ve istenilecek her şey daha önceden istenmiş. Yaşadığım ve yaşayacağım her fiziksel acı, intiba daha önce konumlanmışsa, daha önce yer edinmişse insan zihninde beni bana özgü kılan şeyler ne olsun, niye olsun. Bu biçilmiş kaderle daha nasıl var olabilirim bilmiyorum.  Ne hissediyorsan osun der içimdeki bu Neysel! Diretiyorum diretmekle haklı mıyım onu da bilmiyorum. Bu 8 milyar yalnızlık hangi suretle dile gelir. Bu kendini var etme zindeliği  günün belirli saatlerinde tekrarlanıyor zihnimde. Bu sebepten bir düşünsellik yaratmak, bir düşün içinde kendini aramak ya da bir düşe kendini kaptırmak, o çabaladığın amaç uğruna bir düş yaratmak hangi faydayı gözetir ya da gözetmeli.  Gün içinde taptığım düşünceler bile zamanın himayesinde değişir dururken ben hangi mümkün iyiyi yaratmalıyım ya da hangi mümkün kötüden uzak durmalıyım. Adı konulmayan tanımı yapılmayan  bir duygu kaldıysa kim sahiplenecek onu kendi benliğine şiir edinecek ya da içinde kendi benliğini yaratan bir şiir dile gelecek mi? Burdan tüm acılarıma  haykırmak istiyorum, siz hep bana tutundunuz,  çoğu düşüme çoğu düşünceme de sizi yakıştırdım hep, sizden bir nebze uzaklaşmak beni dinlendirecek, şimdi beni tenhalığımla baş başa bırakın  yokuşu çıkarken nefes nefese kalacağımı biliyorum, dinlenmek için zamanım olacak. Adım adım bu esirlikte kani olmasaymışım bu sorgulamayı yapmayacaktım. Ufukta bir saadet görebilmek nihayeti bu düşüncenin sonu. Her neyse umutluyum bir o kadar da, içimdeki umudu baltalayan acılarımı   bir nefes almaya davet ediyorum. Nefes aldıkça var olmaya devam  edeceğim. Astarı çekilmiş bu inzivayı her geçen gün daha da büyütüyorum, içimdeki bu kaçışı önleyemesem de her gün biraz daha yavaşlatıyorum.