Sapsarı bir hiçliğin tam ortasında

Gecenin tüm yükü devenin sırtında

Ve asla

Ve asla bitmeyecek.



çöldeyim

dizlerimde yıllanmış yaralar

omuzlarımda bir garip dert

göğsümde soğuk ve derin

uçsuz bucaksız 

yalan dolansız bir kurşun deliği 

içinde tutuşan türküler 

türkülerin dumanı altında 

eylül'ün zayiliği.


çöldeyim 

her mehtabın sonuna değen

ısrarla ısıran dilimi 

hecelerin yankısına bilenmiş

bir nefsim

tanrının kapalı gözlerinden 

yaşarıp yeryüzünün ahına 

can alan 

canımı alan ölümün

matemi'yim.


çöldeyim 

serapların ve kulaklarımı yırtan

sinsi rüzgarların kazındığı

sokaksız, duvarsız ve mutlaka yalnız 

boş sayfalara mülteciyim 

ya da seni ben yapan her şeye 

beni sen yapan her bir şeye 

boynum eğri 

boynum kıldan ince.


çöldeyim 

bir yakasında yakamıza yapışmış 

suretimizin kirli aynası 

bir yakasında usulca başı okşanan

önüne umutlar doğranmış 

bekleyişlerimiz

ne yüzle nefes alıp veriyor isek

o yüzle çekip sırtımıza semeri

o yüzle gideceğiz.


Ziyan'ız

Zayi'yiz


devede çöl 

çölde deveyiz.


bir gün mutlaka

o sapsarı hiçlikten 

atıp gecenin yükünü 

öleceğiz.


Ama asla

Ama asla bitmeyecek.




Can dostum, yoldaşım, kaderdaşım, çölüm Eylül Zayi'ye.