Bu hayat böyledir;
Üzülürsün, sevinirsin.
Bazen koyarsın başını yastığa,
Nasıl uyuduğunu bilemezsin.
Bazı dem yastık deniz, başın okyanus,
Uykuya karışmaz düşüncelerin.
Ne zaman bu kadar büyüdü bedenim,
Nasıl hala çocuk kalabildim?
Bilmediğin sorular akar durur,
Ya mücadele edersin, ya kabullenirsin.
İlk nefesi aldığını hatırlamazken,
Son nefesin için endişen nedir?
Onurunla yaşarken bazen,
Şereften yoksunlar yükselir, gücenirsin.
Boğazında uktelerden gerdanlık,
Söyleyemediklerin sırtına kambur.
Neden yaşarım diye sorarsın da,
Yaşarken madur, gözlerin mahmur;
Anlam bulmaya gücün kalmamıştır artık,
Kırılmış kalemin ve sayfalarca yazdıkların.
Def etmeye güç nerden bulunur bu düşünceleri,
Hangi mey, hangi felsefeye güveneceğim?
Özgürlük bile bir sınıflandırılma devri alemde,
Gerçekliğimi inşa etmeye nerde, nasıl başlayacağım?
Afilli sözlerden, söylemek istediğim insanlardan bıktım,
Ramazan davulcusu kadar gereksiz sözlerim;
Çalsam da herhangi biri uyanmayacaklar.
Sırtıma vurup çantamı kaçayım diyorum,
Denedim; ne yaşadıklarım beni, ne de yaşlandıklarım;
Bırakmayacaklar.
Geriye suratsız bir fotoğrafım kalmasın diye,
Sevmediğim fotoğraf çekilmelere katlanıp gülüyorum.
Hiçbirinizin beni sevmedi, bunu biliyorum,
O yüzdendir ki ben de size güvenmiyorum.
Çok karamsar, çok paranoyak mışım;
Zehirlendiysen soluduğun ortamda,
Zehirli hava mı, zehirlenen mi suçludur?