Durmuyorum, dur durak bilmiyorum, kendime soluklanacak alanlar tanımıyorum insanlar dururken ben olduğum yerde dursam bile hareket ediyorum. Çünkü biliyorum dursam zihnimin ağırlığı dayanılmaz olacak durmuyorum, duramıyorum. Bir iş mi var tamam yapayım, bir yere mi gidilecek giderim, yarın mı yapılacak yok ben bugünden yapayım. Böyle yaşamak artık genç yaşımda yaşlandırıyor beni. İnsanların keyfi dinlenmeleri, ertelemeleri gözüme batıyor. Halbuki benim meselem bu ben kendimi dinlendirmekten, dinlemekten kaçıyorum. Bazen kendimi koşuşturma halindeyken yaşadığım anı nasıl daha anlamlı yaparım üzerine düşünürken buluyorum. Her bokun anlamını arayan kendini bulmaktan uzaklaşan bir yolculuğa çıkıyorum. Zaten bir insan niye kendini arar durur da ne yaşıyorum sorgusuna düşer zamansız. Ne istediğimi bilmiyorum. Ne istemediğimden eminim. Geçen üzerine çok düşüneceğim bir an oldu mesela arkadaşımın evinden çıktığım anda mahalle çocukları tahminimce oynadıkları bir oyundu fazla ciddi bir oyun hayat gibi, abla sosyal deney yapıyoruz en son ne zaman ölmeyi düşündün dedi ben bütün gece sabahlamış ağlamış gülmüş bir gecenin sabahına uyanmış olarak gayet gündelik bir soruymuş gibi bilmem düşünmedim galiba dedim sonra cevap yeteri kadar duygu durumumu yansıtmadığından aslında her an da diyebilirim ikisi aynı şey diye bir şey çıktı ağzımdan. Aman ne saçmaladım dedim geldim eve uyudum. Cevabımın ikinci kısmını daha içime içime söyledim tahminimce on yaşlarında çocuklara verilmemesi gereken bir cevap gibi geldi. Ben çok cevaba odaklanıyorum galiba hayatımda da böyle tamam sorular var yaşananlar ama ben ne yaptım ne cevap verdim nasıl verseydim kısmı benim ömrümün yarısı oldu. Hayat hiçbir anlama gelmiyor bırakıp itinayla yaşayın diyo Camus. Bende madem hayat hiçbir anlama gelmiyor neden itinayla yaşıyoruz diye düşünmüyorum değilim. Sonra Camus diyorsa bildiği vardır diyip sessizlik. Neden o yaş grubu bir çocuk böyle bir soru soruyor. Bilmiyorum çok düşünmekten sağlıklı düşünememeye doğru gidiyorum.