Düşünüyorum, öyleyse varım. —René Descartes
Ama var olmak iste-
Dönüp dolaşıp yine geldim kürkçü dükkanıma
Hem kürkçüyüm hem tilkiyim aynı anda
Hoş bir şeyler yaratmaya çalışıyorum dükkanımda
Fakat ölüm olan yerden güzellik çıkmazmış, çıkaramazmışım
Gerçek şudur ki yeryüzündeki ve yer altındaki tüm köyler birbirine benzer
Çünkü hepsinin yüzü aynı şekilde çatlak
Çünkü hepsinin gökyüzü kasvetli bir gri
Çocukken parmaklık deyince aklıma eldivenlerim gelirdi
Şimdiyse kasvetli bir hücrenin resmi geziyor zihnimde
Bu değişimin sorumlusu birbiri ardına geçen yıllar
Hayal dünyamı parmaklıklar ardına hapseden, aldığım yaş
Hoş, bugüne kadar çok da yaşlı sayılmazdım
Zihnimdeki her şey birbirine geçti birbirine geçen yıllar gibi
Zihnimdeki kitaplığın sayfalarında sürt üstü yüzen çocuk da yok artık
Beni çılgına çeviren bir beyaz gürültünün esiriyim yıllardır
Takvimin yaprakları sararıp soldukça
Frekansı artan bir beyaz gürültü, bitiren beni
Ben mutluyken yazamıyorum
elime kalem alamıyorum ve
okuyamıyorum
Ve şimdi ne imla ne yazım
Hiçbirinin umurumda değil kuralları
Noktaya muhtacım
Üç noktaya muhtacım, bırakayım yarım kalarak yok olsun bu gürültü
Ona bile muhtacım
Cümleyi bitiren, sesi yok etme yeteneği olan her şeye muhtacım
Bu sesi bitirmesi için başka bir sese bile muhtacım
Müziğe muhtacım
Zihnimdeki beyaz gürültüyü susturmam gerek,
nokta bana bu konuda yardımcı olmuyor
Duyduğum sessiz gürültü karşısında
Duysaydı Descartes'ın bile elinden bir şey gelmezdi
Hoş, Descartes'ın suçu yok
Sessizlik aslında çok gürültülüdür
Çünkü ben dışımdan konuşmuyorken
İçimden bağırıyorumdur