Arkamda, sürçen dilleri, titrek elleriyle, bozguna uğramış benlikleriyle konuşan insanlar. Eş zamanlı dilimlerde, birbirlerinden ayrı yerlerde devamlarını oluşturuyorlar. Hep bir elden aynı günahı seviyor, övüyorlar.

Defalarca değişmiş boylamlarda, bir benzerle olabileceklerin hesabını yapıyorum. Ara ara biten zamanın tekrarı gözlerime dökülüyor. Kendinden yansıtılmış her şey gibi el veriyor olan biten. Mahşerin tam ortasında kalakalıyorum.

Biçimsiz eksikliğimden olanlardan haberdar yaşamlara adım atıyorum.

Doğru olanı koşturuyor. Yeni boşluklar keşfediyorum. Birikimim ele avuca sığmıyor. Her birine kurban adıyor, biat ediyor, mübarek biliyorum. Olur olmadık her birinde ben oldum sanıyorum.

Uzağımın sınırında yakalıyorum kendimi. Daha aralanmamış olduğunu fark ettiğim benliğimi temize çekiyorum. Kendimden öncesi sonrasını yitiriyor, azlığın hoşnutluğuna kuruluyorum. Eksik olanlardan daha belirgin kaçıyorum yangına. Eğrilip doğrulan yerden konuşuyor. Tanrının yakasına yapışıyorum.

Ara sıra sonraya uygunluğa bakıyorum. Ellerim iki ağır boşluk oluyor. Yakasını bırakıveriyorum.

Tamamsızca koştuğum iyiliğin benzerini arıyorum.

Bilip bilmeden kendimi onarıyor. Onardığım yerden kırılıyor. Kırıldığım yerden çiçek açıyorum.

Mizanda çiçeklerimi tartması için Tanrıya duada bulunuyorum.