Ayrıntılarda ele vermez mi insan kendini? Ayrıntılar, insanın görünmez yağlı urganı. Görünmezlik yorganını bir kaldırsan yakayı ele verip nal gibi belirecek kaskatı kesilmiş kafan. Çek görünmezlik yorganını başına. Çek ki yapışmasın boğazına yağlı urgan! Boyası düşmüş duvara bakacaksın diye eğme boynunu. Yok o duvarda çerçeve merçeve. Hele çerçevenin içinde sarkaç eskizi de yok. O çerçeve hiç senin ayaklarına sırrı dökülmüş bir ayna gibi düşmeyecek. Çek şu görünmezlik yorganını başına! Sarmasın yağlı urgan boynunu. Geçme anı çemberinin içinden. Sarmasın meraklı zehir içini. Baban, ananı gerdekte koyverip karışmış dağa taşa. O dağ taştan ördü kendini şu çirkin boyası düşmüş çişli duvar. Hadi çek şu görünmezlik yorganını üstüne! Yağlı urgan eğim alsın cinli gizinden. Düşmesin önüne meşin çerçeve boyası düşmüş çişli duvardan. Çığlık atmak istiyorsun. Becerebilirsen atacaksın ama haykırmak için soluk almak gerek. Soyun içindeki kirli düşünceleri. Bırak düşlemeyi. Geçmişi geleceğe bağlayan köprüde incelmeyi bırak. Baban diyorum, ananı gerdekte koyup gitmiş. Al şu tastan çürük elma. Kurdunu şeytana yedirdim. Söz veriyorum içinden dansöz yerine bekleneni çıkartacağım. İç üstüne suyunu, boğulmayacaksın bir bardak suda.


Zişan. Şekli şemaili bir kuğuya benzer. Düğünü oldu kırk gün, kırk bir gece. Gerdeğinden attılar sokak ortasına. Kara çaldılar gelinliğinin akına. Gecegezen kızlar gördü bütün gerçeği. Gerçeğin kuyusu hapsetti eğriyi doğruyu. Kibirli kafalar cahil gövdelerde hüküm kesti. Bir yalanın ardında yalan oldu kimsesiz Zişan. Etleri çürüyene kadar sarıp sarmaladı ak gelinliğinde gövdesini. Örttü avret yerlerini. Susturdu kibirli kafaları, cahil gövdeleri. Şimdilerde cinli yatağında beklemeyi öğreniyor.

İki katlı ranzanın en altında büzüşmüş yılan üstüne bindi. Ikındı, sesi yitti. Bekleyişin sonu gelmez, başını unutur oldu. Günler ipe dizildi. İp yağlı urgana sarıldı. Yağlı urgan Zişan’ın boynuna. Alt katındaki gecegezen kızların radyosundan mutsuz ruhların yapmacık sesinden,

‘’Sevgili dinleyicimiz, çok Sayın Demirel, çok yüce işlere parmak soktu.’’ sesleri duvarları aşmadı. Anlı şanlı tarihin üstünden tekeri çıkmış traktörle geçen çok Sayın Demirel, şapkasıyla geleceği selamladı. Zişan gelecekten münferit, iki katlı ranzanın altında gelinliğinin akında, alnındaki karayla yılanlarının hatırasına yumdu gözünü.

Yaşamak gelecekte anılar inşa etmekten başka bir şey değil. Baban dağ taş olunca ananın başsız bedeni tomurcuklandı. Savruldu yeryüzüne. Anan gelecekten savurdu tohumlarını. Bilmezsin ağaç köklerini sen Zişan. Nice ağıt yaktı altında anan. Çağla ağacının altında ağıdını dizdi tespihine. Kalk, kafanı kaldır, bak şu çişli duvardaki meşin çerçeveye Zişan. Hayır, bakma, vazgeçtim kaldırma kafanı. Göm kafanı. Çerçeve düşecek ayağına, savrulacak çağla ağaçları ayağına. Anan da yitti nasıl olsa. Zişan melankoli senin ruhsal kötürümlüğün. Bir kötürümün bakışıyla bakışacağım seninle.

En iyisi en azla söylenendir, yazdı en sona. Sonra pencereye gitti. Perdeleri açtı. Köşeye baktı. Gelen giden yoktu. Yerine geçti. Yazmaya devam etti.

Dinle beni, kötü yaşam korkusundan hiç yaşamayan bir adamdan bahsedeceğim sana. Kötü resim asacak diye ödü kopmuş. Kötü yaşamak korkusundan hiç yaşamamış zavallı. Kötü yazar olacak diye hiç yazmamış meğer.

Toplumda yaşamak için vahşi olmak zorundasın. Ama insan toplumda kalmak için vahşileştikçe kendisine yabancılaşıyor. Yabancının elinden olanca riyakarlığımla o adamı kıskanıyorum. Evet, ben. İşte görünürüm. Vahşiliğinin üzerine giydiği takım elbisesiyle döşediği her şeyi kıskanıyorum. Kıskançlığımdan engereği Zişan’a doluyorum.

Habis duyguların yarattığı depremde çöktü iki katlı ranza. Canı çıktı sandı Zişan. Habis duygular ranzanın ayağını kırdı. Zişan göğsünün üstündeki yığını kederi sandı önce. Sonra bayat sunta tozunu yuttu.

İyi bir yer değil burası, yazıp kalktı.Habis duygular Zişanla yek oldu, beklemenin sonsuz sığınağında kavruldular.

Zişan, baban ananı gerdekte koyverip dağ taş oldu Zişan. Gelinliğin alkarısında salamuraya bastırdın. Çık şu yataktan Zişan.Yok, çıkma. Kal. Çerçeve ayağına dökülecek nasıl olsa. İyi bir yer değil burası. İnsanlara da tahammülüm yok, bütün gün gülüyorlar. Gecegezen kızlar siz duydunuz mu bebek hıçkırıklarını?